Sıkıştığınız Noktanın Farkındalığı
Aile şirketleri, ekonomik yapımızın temel taşlarından biridir ve bu şirketlerin kurumsallaşması, nesiller boyu başarıyla varlıklarını sürdürebilmeleri için hayati öneme sahiptir. Tabi ki siz bunların farkındasınız. Ayrıca kurumsallaşma süreci, şirketin yapısal, kültürel ve operasyonel boyutlarını kapsar ve şirketin uzun vadeli sürdürülebilirliği için temel bir gerekliliktir ki bunlar da malumunuzdur.
Bu noktada “Hoca bize gerçek çözümlerle gel, böyle okul cümleleri kâğıt üstünde işe yatıyor ancak.” diyenlerinizi duyar gibiyim. Hakkınız da var. Yıllarca işe yaramayan çözümlerle kaybedilen zaman yeter. Size işin kalbinden dokunacak çözümler gerekli. Öyle ki bu çözümler ailenizin ve şirketinizin gerçek sorunlarına çözümler getirmeli. Nitekim de bu yazacaklarımın doğru çözüm olduğundan emin olabilirsiniz; neticede denenmiş ve kendini ispat etmiş tavsiyelerimdir bunlar.
Benim hayatım aile şirketleri içerisinde yoğruldu. Cumhuriyet tarihimizin ilk sanayici ailelerinden birinde dünyaya gelmenin bir neticesi olarak aile şirketlerimizin yaşadığı sorunlara defalarca şahit oldum, çocukluğumdan beri. Yıllarca ve şirketlerimiz alanında uzman danışmanlarla çalıştı hala da öyledir. Bu danışmanların arasında sanayicimizin, iş insanımızın çözümlerine piyasa şartlarını gözeterek dokunabilenleri gerçek kıymeti sunarlar. Pek çok zaman da piyasada okul kitaplarından konuşanları görürüz. Her ne kadar bunlar arasında gerçekten yapılması gerekenleri ortaya koyabilenler çıksa da bu insanların insanımızın doğasını gözetmeden direktiflerde bulunduklarına da şahit olmak mümkündür.
İşte tüm bu belirsizlik, bilgi kirliliği ve dokunulması gereken yerde yersiz müdahalelere yönelmeler nedeniyle aile şirketlerimizin devamlılıklarını nesillerce sürdürmeleri için gerçekten ne yapılması gerektiğini bilemediğini görüyorum. Tüm bu konuları ilk kitabım “Aile Şirketiniz Batmasın”da ele aldım. Ama müsaadenizle sizlere neyin ne olduğunu ve gerçekçi bakış açısıyla ne yapılabileceğini özet bir şekilde anlatmak isterim.
Fikri Yapısal Dönüşüm
Kurumsallaşmanın temeli, aile içinde ve şirkette görüş fikir ve büyük oranda görüş birliği içerisinde işlevsel bir organizasyonel yapı oluşturmaktır. Yapıdan kastım sistemdir. Yani insanların huzur içinde çalıştıkları ve/veya yaşadıkları bir sistemden bahsediyoruz. Bu yapı, en başta aile içinde liderlik ve bir takım kurallar başta olmak üzere şirket içinde yönetim kurulları, profesyonel yönetim ekipleri ve yine şirket içi etkili bir liderlik yapısını içerir.
Aile şirketlerinde en önemli konulardan biri, aile ve iş dünyası arasındaki sınırların net bir şekilde çizilmesidir. İşin aile kısmı için hemen oturup bir uzmana aile anayasası yazdırın demiyorum. Ama mutlaka ki birtakım konuların ve tüm aile bireylerinin genel ortak çıkarlarının gözetilmesi şarttır. Bunun için de aile olarak bir masa etrafına toplanıp şirketin sahipliği ve yönetimi başlıkları altında oluşan maddeler içerisinde bazı kararlar almanız gerekiyor. İnanın bana bu, ben/sen kavgasıdır çoğu zaman aileleri dağıtan, şirketleri yıkan. Hatta bu noktada mümkünse işin içine bu işler hakkında az çok sözüne güvendiğiniz bir kimseyi dahil edip moderatörlük yapmasını rica edebilirsiniz. Genelde aile şirketlerimizin çevresinde aklı başlında mali müşavirlerin bu rolü üstlenebileceğini görüyorum ki ben çalışmalarıma ailenin kendisine güvendiği bir mali müşavir danışmanı genelde dahil ederim. Bunun ötesinde şirketin her seviyesinde uygulanan standart iş prosedürleri ve kurallar, karar alma süreçlerinin objektif ve adil olmasını sağlar.
Bu süreç, aile üyeleri ve iş dünyası arasında net sınırların belirlenmesini ve şirketin ortak değerlerinin hem aile üyeleri hem de diğer çalışanlar tarafından benimsenmesini gerektirir. Şirketin genel işleyişine dahil olan herkesin, bu temel değerlere bağlı kalması ve şirketin büyüme hedeflerine ulaşmasında etkili olması hayatidir. Bu temel, aile şirketlerinde sürdürülebilir başarının ve uzun vadeli büyümenin kapısını açan anahtardır, aile şirketinizin bundan sonraki sürecine giriş noktanız. Ayrıca, şirket içi iletişim ve çatışma yönetimi süreçlerinin de masa başında oturup hep birlikte belirleyeceğiniz bu değerler doğrultusunda şekillendirilmesi, şirket içindeki uyumu ve verimliliği artırır.
Aile ve Şirketin Ayrılması
Girişimcilik anlayışımız batıdakinden bazı farklılıklar gösterir. Batılı ülkeler, tarihsel süreçlerinde şirket ve kazanç kavramlarına bizden farklı bir bakış açısıyla yaklaşmışlardır. Onlar için kazancın gelecek nesillere bırakılması, bu nesillerin de kendi çabalarını gerektiren bir süreçtir. Bu anlayış, nesiller boyu sürdürülmüştür. Bizim kültürümüzde ise manevi değerler, özellikle arkadaşlık, dostluk ve aile kavramları daha güçlü bir yere sahiptir. Bizde kişinin bireyselliği onlar gibi güçlü değildir. Bizler, çocuklarımızın geleceğini şekillendirerek onların hayata bizim gibi bakmalarını istiyoruz. Aynı zamanda, onlara bizim gibi yönetecekleri bir sistem bırakmayı arzu ederiz. Hatta tercihimiz, bu sistemi bizzat kendi evlatlarımızın yönetmesidir. Bizde genellikle tek bir liderin etrafında birleşmek ve onun gösterdiği yolda ilerlemek, herkesin sistem içinde inisiyatif almasından daha önemlidir. Bu yüzden, bizde aile ve şirket yönetimi genellikle iç içe geçmiştir.
Ancak, batılılar için kurumsal yönetim yüzyıllar boyunca süren deneyimlerle şekillenmiştir. Batıda şirkete sahip olmak, otomatik olarak onu yönetmek anlamına gelmez. Ayrıca, miras olarak bırakacakları şey, genellikle şirketin yönetimi değil, sahipliğidir. Elbette, çocuklarının işleri yönetmesini isterler, ama başkaları tarafından yönetilen ve kendilerinin sahip olduğu şirketlere de açıktırlar. Bu anlayış, aileden bir liderin bulunmadığı şirketlerin sürekliliğini sağlamlaştırmada etkili olmuştur. Çünkü onlar için şirketin liderliği, aileden gelip gelmemesine bakılmaksızın, önemlidir. Bu yaklaşımın temeli, limited şirket kavramının doğuş ve anonim şirketlerin yükseliş felsefesinde yatmaktadır.
Şimdi soru şu: Hangisi daha sağlıklı?
Elbette, aile şirketlerindeki yönetim anlayışı üzerine düşünüldüğünde, ailenin şirketten tamamen soyutlanmamasının gerekliliği ön plana çıkar. Zira, 21’inci yüzyılda Batı’da gözlemlediğimiz üzere, ailenin şirket üzerinde hiçbir söz hakkının kalmadığı sistemler, zaman zaman insanlara aşırı zararlar vermeye yüz tutmuştur. Aileden bağımsız yönetim kurullarının, şirketin sahibi olan hissedarları ve çalışanları ikinci plana atarak şirketin kaynaklarını kendi çıkarlarına kullanmalarına şahit oluyoruz.
Bu sebepten ötürü, benim görüşüm, şirketi ve ailesini tamamen ayırt etmekten ziyade, ailenin şirketi sıkı bir şekilde denetlemesi ve aynı zamanda profesyonel yöneticilere yöneltmesi yönündedir. Bu sistem içerisinde, aile bireylerinin elbette yönetimsel roller üstlenmeleri beklenir. Ancak bu rollerin, şirketin kurumsal yönetimini kilitleyecek düzeyde olmaması şarttır. Zira aksi takdirde, şirket yetenekli ve profesyonel iş gücünü çekmekte fevkalade zorluklarla karşılaşır. Bu bağlamda, denetim kavramının da işin içine girmesi elzemdir. Şirketin denetiminin, bütçenin elverdiği ölçüde çok yönlü ve kapsamlı yapılması gerekliliği burada kendini gösterir.
Aile İçi Liderlik ve Veliaht Koçluğu
Çocukluğumdan beri hep bir şeyler öğretmeyi sevdim. Özellikle gitar çalmayı öğrendiğim ilk zamanlarda, kendimden küçük gençlere bu beceriyi gönüllü olarak öğretmekten büyük keyif aldım. Zaman içinde, bu öğretme tutkum aile şirketlerindeki gençlerle olan ilişkilerime de yansıdı. İş hayatımın merkezine danışmanlığı koyduğum yıllarda, pek çok gence adeta bir Veliaht Koçu olmuşum. Bu tecrübeler, bana son derece değerli dersler öğretti. Gördüm ki, eğer bir sonraki nesil okul öncesi ve okul döneminde iyi yetiştirilmemişse, bu durum aile şirketinin geleceği için en büyük tehditlerden biri haline gelebiliyor. Lakin, aileden iyi bir eğitim almış gençlere iş hayatlarının ilk yıllarında doğru yol gösterilirse, bu onların şirkete olan katkılarına muazzam bir fayda sağlıyor.
Aile şirketlerinde liderlik, sadece iş yönetimini aşan, aynı zamanda aile değerlerinin korunması ve aktarılmasını da içeren bir kavramdır. Güçlü bir vizyon ve stratejik hedefler, şirketin gelecekteki yol haritasını belirlerken, etkili iletişim ve ekip çalışması, hem aile üyeleri arasında hem de çalışanlarla olan ilişkilerin temelini oluşturur. Veliahtların liderlik, finans, pazarlama gibi alanlardaki eğitimleri, onların hem kişisel hem de profesyonel gelişimlerini desteklemekte büyük bir rol oynar. Deneyimli mentorlar ve koçlar ise veliahtların zorluklarla başa çıkabilmelerine ve yeteneklerini en iyi şekilde geliştirebilmelerine yardımcı olur. Bu süreç, aile şirketlerinin gelecek nesillerine sağlam bir temel ve sağlıklı bir geçiş sağlar.
İşte, yukarıda vurguladığım gibi, şirketin profesyonellerce yürütülen kurumsal yönetiminde ailenin gençlerinin şirketin çeşitli kademelerinde aktif roller üstlenmeleri ve zamanı geldiğinde yönetim kurullarına dahil olmaları, şirkete büyük katkılar sağlayacaktır. Güçlü bir şekilde yetiştirilen aile bireyleri, şirket kültürüne olumlu katkılarda bulunur ve bu kültürün korunmasını sağlar. Şirket kültürünün önemi, herhalde açıklamaya gerek bile olmayan bir mevzudur. Bu yüzden, sonraki nesilleri bu bilinçle yetiştirmek ve şirketin yönetimini profesyonellere emanet etmek, aynı zamanda bu yönetimi etkin bir şekilde denetlemek, aile şirketinizin sağlıklı ve sürdürülebilir bir geleceğe sahip olmasını sağlayacaktır.
Kurumsallaşma ve Ailenin Rolü: Sürdürülebilir Geleceğe Doğru
Aile şirketlerinin kurumsallaşma yolculuğu, nesiller boyunca sürdürülebilir başarıyı ve istikrarı temin etmenin anahtarıdır. Bu süreçte ailenin rolü, şirket yönetiminde tek başına belirleyici olmaktan ziyade, yönlendirici ve sahiplenici bir pozisyonda olmaktır. Aile, gerektiğinde ve geçici olarak genel müdür veya CEO rolünü üstlenebilir, ancak asıl amaç profesyoneller arasından seçilen bir yönetimi belirleyip, bu yönetimi etkin bir şekilde denetlemektir. Bu yaklaşım, şirketin hem aile değerlerine bağlı kalmasını hem de profesyonel ve objektif bir yönetim anlayışına sahip olmasını sağlar.
Aile içinde yetişen yeni nesiller, şirketin sadece genel müdürü olarak değil, aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olarak yetiştirilmelidir. Bu gençler, şirket kültürünün korunması ve geliştirilmesine katkıda bulunarak, şirketin gelecekteki başarısını sağlam temellere oturtur. Önemli olan, bu gençlerin aile değerlerini benimsemeleri ve aynı zamanda profesyonel iş dünyasının gerektirdiği beceri ve bilgiye sahip olmalarıdır. Böylelikle, aile şirketleri, kültürel miraslarını korurken, pazarın dinamiklerine uyum sağlayarak rekabetçi kalabilirler.
Sonuç olarak, aile şirketlerinin nesiller boyunca başarılı ve etkili bir şekilde faaliyet göstermeleri, bu dengeli ve stratejik yaklaşıma bağlıdır. Aile, şirketin profesyonel yönetimini belirleyip denetleyerek, şirketin kültürünü ve temel değerlerini korumalı ve gelecek nesillere aktarmalıdır. Bu, sadece şirketin sürdürülebilirliğini değil, aynı zamanda aile mirasının da devamlılığını sağlayacaktır. Bu yaklaşım, aile şirketlerinin geleceğini sağlam temeller üzerine kurar ve onların nesiller boyu başarılı bir şekilde faaliyet göstermelerini temin eder.