Uzun süredir etkisi artarak devam eden iklim krizi pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Küresel Riskler 2024 Raporu’na göre, çevresel riskler, bir önceki yılın sonuçlarında olduğu gibi 10 yıllık dönemde en yaygın riskler olmaya devam ediyor. İklim değişikliğiyle bağlantılı olarak aşırı hava olayları, dünya sistemlerindeki kritik değişim, biyoçeşitlilik kaybı, doğal kaynak kıtlığı ve kirlilik önümüzdeki on yıllık süreçte karşılaşılması beklenen en önemli 10 riskten 5’ini oluşturuyor. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine bağlı olarak enerji arz ve talep dengesinin bozulması, tedarik zincirinde yaşanan aksamalar gibi pek çok etken, sürdürülebilirlik odaklı politika ve uygulamalara olan ihtiyacı her geçen gün artırıyor.
Dünyanın karşı karşıya olduğu çevresel, sosyal ve ekonomik zorluklarla mücadele etmek için alınması gereken aksiyonları tanımlayan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı desteklemek için yakalamamız gereken dönüşüm, üçüz dönüşüm olarak tanımlanıyor. Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve toplumsal dönüşümü kapsayan bu üçüz dönüşüm, dünyada olduğu gibi Türkiye’deki şirketlerin de temel gündem maddelerinden biri haline geldi.
Türkiye’deki şirketler için küresel rekabette var olmayı, ihracatı sürdürülebilir kılmayı sağlayacak dönüşümlerin başında gelen yeşil dönüşüm geliyor. Yeşil dönüşüm; yenilikçi teknolojilerin, verimlilik önlemlerinin ve sürdürülebilir üretim yöntemlerinin benimsenmesini içeriyor. Atık azaltma, yenilenebilir enerji kullanımı, enerji verimliliği, su kaynaklarının korunması gibi hedefleri destekliyor. Avrupa Yeşil Mutabakat Eylem Planı çerçevesinde geliştirilen politikalar, iş dünyasında bu yöndeki dönüşümü tetikleyecek ana araçlardan biri. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Temmuz 2021’ de yayımlanan “Fit for 55” yol haritasında; temiz enerji, sürdürülebilir ulaşım ve sanayi, inşaat ve yenileme, daha sürdürülebilir gıda sistemleri, kirliliğin ortadan kaldırılması gibi pek çok uygulama alanı ve bu alanlar için araçlar bulunuyor. Yeşil Mutabakatın altındaki uygulamalardan biri de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM). SKDM, AB’nin 6 sektörde (demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen) karbon içeriklerine göre sınırda belirli oranlarda “karbon vergisi” alınmasını düzenliyor. 1 Ekim 2023 tarihi itibarıyla uygulamaya konan SKDM için geçiş dönemi 2026 yılı başına kadar sürecek. Toplam ihracatımızda Avrupa Birliği ülkeleri %40,6’lık oran ile en yüksek paya sahip. Dolayısıyla bu süreç Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Türkiye’de emisyon ticareti sisteminin uygulamasının hızlandırılması, ekonomik kayıpların en aza indirilmesi ve rekabet gücü açısından son derece önemli. Aksi takdirde, SKDM’nin 2030 yılına kadar Türkiye’ye maliyetinin 1,7 milyar Euro olacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla sektörlerin ayakta kalabilmesi için, bu geçiş döneminde karbon emisyonlarına ilişkin veri toplaması ve bu verilere ilişkin raporlamalar yapmaları gerekiyor.
Yeşil dönüşümün önemli araçlarından biri de döngüsel ekonomi. Döngüsel ekonomi mekanizması ile yenilenebilir enerjiye ek olarak sera gazı emisyonlarının %45’ine etki etme imkânımız bulunuyor. Dünyada ve Türkiye’de döngüsellik oranlarının henüz istenen seviyede olmadığını söyleyebiliriz. 2024 Döngüsel Boşluk Raporu’na göre 2018 yılında %9,1 olan küresel döngüsellik oranı artan malzeme çıkarımı nedeniyle %7,2’ye düşmüş durumda. Ülkemizde de döngüselliğin sağlanabilmesi için pek çok sektörün doğru atık yönetimi stratejileri uygulaması gerekiyor.
Sürdürülebilirlik alanında iş dünyasının dönüştürücü gücünü ve bilgisini yaygınlaştırması, değer zincirini teşvik etmesi, deneyimlerini tedarik zincirleriyle, sektörleri içinde yer alan küçük ölçekli firmalarla paylaşmaları, dönüşümde hızlandırıcı bir etkiye sahip. İhtiyacımız olan, dönüşümü yönlendirecek şirketlerin değer zincirlerini de dâhil ederek kolektif olarak eyleme geçmesi.
Yeşil dönüşümün ve sürdürülebilir kalkınmanın hızlanması için sivil toplum kuruluşlarına da büyük rol düşüyor. SKD Türkiye olarak 20 yıldır, sürdürülebilir kalkınma konusuna ilişkin politikaların oluşturulmasına katkı sağlarken, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma konusunda altyapı ve araçların geliştirilmesi için de çalışmalar yapıyoruz. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’nin (WBCSD-World Business Council for Sustainable Development) Türkiye’deki bölgesel ağı ve iş ortağı olarak, küresel sürdürülebilirlik vizyonunu, sürdürülebilirlik birikimimizi, çalışma gruplarındaki faaliyetlerimiz aracılığıyla üyelerimize ve çeşitli platformlarda paydaşlarımıza aktarıyoruz. Bugün 14 ana sektör, 45 alt sektörden 160 üyemizle, ülkemizin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının %28’ini oluşturan, 1,1 milyon kişiye istihdam yaratan, Türkiye iş dünyasının çok önemli şirketlerinin sürdürülebilir kalkınma yolculuğunda bir araya geldiği büyük bir organizasyon olduk.
Yeşil ekonomi kurallarını anlamak ve uygulamak, geleceğin başarılı şirketlerini belirleyecek önemli bir faktör. Bu doğrultuda yürüttüğümüz çalışmalardan biri, sürdürülebilirliği iş yapış biçimine entegre etmek isteyen ve sürdürülebilirlik yolculuğuna henüz yeni başlayan şirketler için hazırladığımız Sürdürülebilir İş Rehberi. Bu yıl yayınladığımız Rehber, şirketlerin sürdürülebilirlik konusundaki çabalarını güçlendirmelerine ve iş yapış biçimlerini dönüştürmelerine yardımcı oluyor. Pratik örnekler ve ilave kaynaklar sunarak, şirketlere somut adımlar atma konusunda ilham veriyor ve yol gösteriyor. Sürdürülebilir İş Rehberi, özellikle KOBİ’lerin küresel rekabetin yeni kurallarına adapte olmalarına yardımcı olmasıyla öne çıkıyor. Bu rehberle, KOBİ’lerin yeşil dönüşüme adım atmalarını ve küresel pazarda rekabet avantajı elde etmelerini hedefliyoruz.
Son olarak döngüsel ekonomi ekosisteminin ülkemizde yaygınlaşması adına 2016 yılında hayata geçirdiğimiz Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’ndan bahsetmek isterim. Bu platform ile döngüsel ekonomiye geçişte ihtiyaç duyulabilecek tüm araçları iş dünyasına sunuyoruz. Döngüsel ekonominin en etkin araçlarından biri olan endüstriyel simbiyoz alanında da çalışmalar yürütüyoruz. Birbirinden bağımsız endüstriyel işletmelerin, ortak kullanılabilecek kaynaklarını paylaşmaları ve karşılıklı fayda sağlamak üzere iş birlikleri kurmalarını desteklemek üzere Endüstriyel Simbiyoz Çalıştayları düzenliyoruz. İşletmelerde atık üretimini en aza indirmek ve bu şekilde kaynak kullanımını azaltarak çevresel etkilerini de azaltmak için; süreç fazlası malzemelerini, atıklarını ve yan ürünlerini bir başka sanayiye aktarıp değer yaratmalarına öncü oluyoruz.
SKD Türkiye olarak şirketlerin yeşil dönüşümünü sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürerek geliştirmekte olduğumuz proje ve araçlarımızla, üye şirketlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.