GÜREL TARIM’DAN AFYONKARAHİSAR’da BİRİ İLK
Tarıma ilgi her geçen gün artıyor. Bu noktada aronya yetiştiriciliği son dönemin favorisi. 1997 yılında hayvancılık sektöründe faaliyet göstermek üzere kurulan Gürel Tarım ve Hayvancılık Ltd. Şti’de 2022 yılından beri sağlığa etkileri nedeniyle ‘süper meyve’ olarak adlandırılan şifalı ‘aronya’ bitkisi yetiştiren Tülin Helvacıoğlu’ndan , aronya bitkisinin toprakla buluşmasından, bakımına ve hasadına kadar olan süreçte yaşadıkları hakkında bilgiler aldık.
Gürel Tarım ve Hayvancılık Ltd. Şti’ni 1997 yılında kurduk. Başlangıçta ağırlıklı olarak hayvancılık odaklı çalışmalar yapıldı. Bu süreçte ilk olarak besi ve sağmal büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yaptık. Ancak çok etkin ve verimlilik odaklı çalıştığımızı tam olarak söyleyemem. 2010 yılına kadarlık geçen sürede arazimizin bir takım fiziki eksikliklerinin giderilmesini sağladığımızı belirtebilirim. 2010 yılından itibaren ise hayvancılık çalışmalarının yerine tarım odaklı çalışmalara ağırlık verdik. Örneğin 1.200 dekarlık bir alanda; 10.000 badem ağacı, 3.000 çam ağacı, 300 dekarlık alanda sebze ve 2 dekarlık alanda da “aronya bitkisi” yetiştirmeye odaklandık.
Benim aronya ile tanışmam ve tarım alanına tam anlamıyla girmem aslında 2022 yılında başladı. Elbette havanın soğuk ve değişken olmasından dolayı, açık arazide ‘’neler yetiştirebiliriz’’ sorusunu çok düşündüm. İlk başta, belki klasik olacak ancak ‘’ kolay yetişsin, dayanıklı olsun, maliyeti düşük ve kazancı yüksek olsun’ gibi sorgulamalar yaptım. Ancak tarım sektörünün çok farklı riskler barındırdığını ve her şeyin kâğıt üstündeki gibi durmadığını, olayın içine girince çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Başlangıçta tarımla ilgili hiçbir bilgim, deneyimim ve de eğitimim yoktu. Büyük bir riske gireceğimin de farkındaydım. Halbuki yıllardır belli iş sektörlerinin içindeyiz ve birçok zorluğun üstesinden geldik. “Aslında hemen hemen her işte de risk yok muydu?” diyerek Aronya yetiştirmeye karar verdim. Bu noktada neden ya da niçin aronya diye sormayın. İnternette konu ile ilgili araştırmalar yaparken, küçük ve siyaha yakın bir renk taşıyan mor aronya meyvelerini fark ettim. Bitkiyi biraz daha araştırdığımda gül bitkileri familyasına ait bir çalı bitkisi olduğunu ve de güçlü antioksidan etkisiyle “süper meyve” olarak adlandırıldığını gördüm. İşlenmeye ve farklı alanlarda da kullanılabilmeye çok uygun bir üründü. İlk olarak nereden ve nasıl bir fidan almam gerektiğini düşündüm. Araştırırken teknik terimleri de öğrenmeye başlıyordum. Mavi sertifika, doku kültürü ve yaşı derken deneme amaçlı 2.300 fidan aldım ve diktim. İşin zor ve güzel yanı bu bitkinin Afyon’da hiç denenmemiş olmasıydı. Zira karşılaştırma yapabileceğimiz ya da sorup fikir alışverişinde bulunabileceğimiz başka bir üretici yoktu.
İlk 10 fidanı ellerimle dikerek toprakla ilk buluşturmamdaki heyecanı anlatamam. Dikim ekibinin de Aronya ile tanışmaları yeni olduğu için, ekip olarak birbirimize pozitif bir bakış açısı sunmaya çalışıyorduk. Narin yapısına zarar gelmemesi için imtina ederken adeta bir bebek gibi ilgilenmeye çalışıyorduk. Fidanları aldığım firmayla sürekli iletişim halindeydim. Fidanların gelişimi ile ilgili yapılması gereken ilaçlamalar, sulama durumları, çapalama zamanları ve en önemlisi de sürekli olarak hava durumunu takip etmekteydik. Bu süreçte açık arazide tarımın ne denli riskler barındırdığını da öğreniyordum. Aradan yaklaşık 1 yıllık bir süreç geçti ve hala 2 yaşında bir bebeğe bakıyormuşum gibi hissediyorum. Şu anda yer yer çiçeklenmeye başladılar. Ufak çaplı da olsa meyvelerini görmeyi heyecanla bekliyoruz. Ancak işlenebilecek kadar ürün vermesinin bir yıl daha zaman alacağını da biliyoruz. Bu noktada ilaçlama ve gübrelemeye de çok önem veriyoruz. Kullandığımız tüm ilaçların doğal olmasına, kalıntı bırakmamasına, bitki, insan ve toprağa zarar vermemesine de azami dikkat ediyoruz. Bu durum doğal olarak maliyetlerimizi de etkiliyor. Ancak esas işimizin bundan sonra olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir ürünü üretmek ve işlemek kadar pazarının oluşturulması da gerekiyor. Özellikle katma değerinin yüksek olmasını ve raf ömrünün uzun olmasını istediğimiz için işlenmesine ve de ihracata dönük çalışmalara ağırlık vermemiz gerekiyor. Şimdilik aronya fidanının tam verimli hale geleceği döneme kadar ki çalışmalara yöneldiğimizi belirtebiliriz.
Bu arada aronya bitkisinin özellikleri, kullanım alanları ve içerdiği vitaminlerden de bahsetmek istiyorum. Aronya, doğu Kuzey Amerika’ya özgü Rosaceae ailesinde bulunan ve en yaygın olarak ıslak ormanlarda ve bataklıklarda bulunan, Gülgiller familyasından çalımsı bir bitki olan chokeberries cinsidir. Aronya meyvesinin genellikle, biri Avrupa’da doğallaştırılmış iki veya üç tür içerdiği kabul edilir. Özel iklim gereksinimleri yoktur. Aronya yetiştirmek için en uygun koşullar ılıman iklimin hakim olduğu bölgelerdir. Ayrıca dona karşı dayanıklılığı göz önüne alındığında, dünyanın birçok yerinde yetiştirilebilir.
Çiçeklenmesi ilkbahar son donlarından sonra mayıs ayı civarında gerçekleştiği için çiçek ve küçük meyveler donlardan korunmuş olmaktadır. Özellikle güneşlenmesi iyi olan alanlarda yetiştirilmesi verimlilik ve kalite bakımından önem arz etmektedir. Meyvelerin güneşlenmesine bağlı olarak tatlılığı artmaktadır. Yüksek antioksidan ve pek çok vitamin içerdiğinden dolayı sağlığa olumlu etkileri sayesinde “süper meyve” olarak adlandırılmaktadır. Aronya, bilinen diğer meyvelerden daha fazla antioksidan içermesinin yanında C vitamini, PP, B, E vitamini ve yüksek miktarda antosiyanin de içermektedir. Aynı zamanda potasyum, magnezyum, kalsiyum, manganez ve yüksek oranda lif içeren aronya meyvesinin belirli hastalıkların tedavisinde öne çıktığı bilinmektedir.
Küçük ve siyaha yakın mor aronya meyvelerini taze tüketmenin yanında meyve suyu, tozu, reçel, çay, smoothi, dondurma, yoğurt ve salatalarda sos olarak da tüketilebilir. Kendine has güzel bir aroması olan aronyanın kalorisi düşüktür. Her diyette rahatlıkla yer alabilir.