GASTRONOMİ TURİZMİ –COĞRAFİ İŞARET VE AFYON
Afyon hepimizin bildiği gibi Gastronomik Marka KENT olarak Unesco somut olmayan Dünya mirası listesinde ülkemizi temsilen giren son şehrimiz.Ben GTD Başkanı olarak gurur duydum.Ülkemizi gerek gastronomik coğrafi işaretli ürünler ile gerekse yemekleri gerekse kültürü ile Dünya’da temsil etmek büyük sorumluluk.Aynı zamanda büyük bir şans. Gastronomik Şehir ve coğrafi işaret deyince ne anlıyoruz
COĞRAFİ İŞARET NEDİR?
Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işaretidir. Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanır.
Coğrafi işaret
Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işarettir. Coğrafi işaretler, menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil edilir. Gıda, tarım, maden, el sanatları, sanayi ürünleri coğrafi işaret tesciline konu olabilir.
Menşeişaret
Bir ürünün, tüm veya esas nitelikleri belirli bir coğrafi alana ait doğal ve beşeri unsurlardan kaynaklanıyorsa bu durumdaki coğrafi işaretlere “menşe adı” denir. Ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümünün belirlenen coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu çerçevede menşe adı olarak tescil edilen coğrafi işaretlerin kaynaklandıkları yöre ile bağları çok kuvvetlidir.
Bir işaretin coğrafi işaret (Cİ) olarak adlandırılabilmesi için bazı unsurları bünyesinde barındırması gerekmektedir ki bunlar; ürün, belirli bir coğrafya, işaret, ürünün belirli bir karakteristik özellik taşıması ve ürünün karakteristik özelliği ile coğrafi kökeni arasında ilişki olmasıdır. Ürünün coğrafi işaretle tescil edilmesiyle kalitesinin korunması, belli bir standartta üretiminin sağlanması ve yörede üretim yapanların tescilin sağladığı korumadan yararlanmalarını sağlamaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen ürünlerle karışmalarının önlenmesi ve ürünlerin tanınırlığının artması da sağlanabilmektedir. Özetle genel bir çerçeve oluşturmak gerekirse Cİ sistemi altı temel boyutta değerlendirilebilir (Demirer, 2010).
Coğrafi boyut: Cİ sistemine konu olan yöresel ürünlerin ayırt edici özelliği ‘coğrafi mekân-bağımlı’ olmalarıdır.
Yerellik boyutu: Coğrafya-bağımlı olmanın bir diğer anlamı da yerelliktir; belli bir yöreye ait olmak, bu ürünlerin tanımı gereğidir.
Korumacılık boyutu: Cİ’ler hiç kuşku yok ki korumacı bir düzenlemedir. Burada ürün özelinde korunan; tarih, gelenek ve kültürdür.
Standardizasyon boyutu: Cİ’lerin kurumsal yapısı, ürünün niteliği ve üretim koşulları konusunda son derece ayrıntılı bir tanım ve standardizasyon getirmektedir.
Mülkiyet boyutu: Cİ sistemi, yöresel ürünleri fikri mülkiyet hakkı kapsamında düzenlemektedir.
Kalkınma boyutu: Son on beş yıldır, gerek yasa koyucular gerekse bilim çevreleri için Cİ olgusu, yeni bir kırsal kalkınma paradigması olarak görülmeye başlanmıştır.
AFYON olarak TESCİL ALMIŞ ÜRÜNLERİMİZDEN BAĞZILARI AŞAĞIDADIR.
Afyon Kaymağı
Afyon Kaymaklı Ekmek Kadayıfı
Afyon Mermeri
Afyon Pastırması
Afyon Sucuğu
Afyonkarahisar Patatesli Ekmeği
Afyonkarahisar’ın Tanınmış Yerel Ürünleri
Kaymak
Kaymak Afyonkarahisar ile özdeşleşmiş bir süt ürünüdür. Sütün yağlı kısmının değerlendirildiği bir ürün olan kaymak manda ve inek sütünden elde edilir. Ancak manda sütünden elde edilen kaymak tercih edilir. Çünkü manda sütünden elde edilen kaymak daha lezzetli, beyaz ve dayanıklıdır.
Kaymak, kendine has üstün lezzet ve aroması ile herkesin severek tükettiği bir süt ürünüdür. Sade olarak yenilebildiği gibi, çeşitli tatlıların besleyici değerini ve lezzetini artırıcı bir çeşni maddesi olarak da kullanılır. Özellikle çocukların ve gençlerin bal, reçel ve şekerle karıştırıp severek yedikleri bir gıdadır. Bunun yanında, gastrit ve ülser gibi çeşitli mide rahatsızlıklarının tedavisinde bal ile karıştırılarak da kullanılmaktadır. Kaymak üretiminin fazla olduğu yörelere özgü şekerlemelerin imalatında da kullanılır. Afyonkarahisar’da üretilmekte olan kaymaklı şeker bunun tipik bir örneğidir.
Kiraz
Kiraz Afyonkarahisar’ın Sultandağı ilçesinde yetişmektedir. İlçenin sulanabilir arazileri üzerinde ise meyvecilik önde gelmektedir. Kiraz, vişne, elma üretimi ilçe ekonomisinin temelini oluşturmaktadır. Kiraz üretiminin % 80’i ihracata gitmekte olup, elma ve vişne daha ziyade iç piyasaya sürülmekte, kalan kısmı da ilçede bulunan meyve suyu ve konservecilik fabrikalarında değerlendirilmektedir. Napolyon kirazı, Fransa, Hollanda, İngiltere, Almanya ve Belçika’ya ihraç edilmektedir.
Vişne
Vişne Afyonkarahisar’ın Çay ilçesi ve Erkmen kasabasında yetişmektedir. İlçenin sulanabilir arazileri üzerinde ise meyvecilik önde gelmektedir. Kiraz, vişne, elma üretimi ilçe ekonomisinin temelini oluşturmaktadır. Kiraz üretiminin % 80’i ihracata gitmekte olup, elma ve vişne daha ziyade iç piyasaya sürülmekte, kalan kısmı da ilçede bulunan meyve suyu ve konservecilik fabrikalarında değerlendirilmektedir.
Lokum
Lokum, su, şeker, nişasta kullanılarak yapılan bir Türk tatlısıdır. Lokum doğal ve sağlıklı bir besin kaynağı olup, pek çok yararının olduğu bilinmektedir. Örneğin, proteinli besinler, kullanıldıktan sonra vücutta yakılır ve bunun sonucu üre, ürik asit ve kreatinin gibi atık maddeler açığa çıkar. Tarihi, Osmanlıca “rahat ul-hulküm” yani boğaz rahatlatan kelimesinden türeyen Lokum, yaklaşık 15. yüzyıldan beri Anadolu’da bilinmekle birlikte, özellikle 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaygınlaşmıştır. Avrupa’da ise bir İngiliz gezgin aracılığıyla ‘Turkish Delight’ adıyla 18. yüzyılda tanınmaya başlanmıştır. Daha önceleri bal ya da pekmez ve un bileşimi ile yapılan lokumun 17. yüzyılda ‘Kelle şekeri’ olarak bilinen rafine şeker ile özellikle nişastanın bulunup ülkeye getirilmesi sayesinde hem yapımı, hem de lezzeti değişti (www.ikbalsekerleme.com). Afyonkarahisar, bu geleneksel lezzetin yaygın bir şekilde üretildiği illerimizden birisidir.
Kaymaklı Şeker
Afyonkarahisar’a özgü bir ürün olan kaymaklı şekere Afyon Kaymağı denmesinin sebebi, Afyonkarahisar’da üretilen kaymağın başka yerlerde üretilenlere oranla daha üstün kalitede oluşu, kaymaklı şekerin Afyonkarahisar’da bulunmuş olmasıdır.
İlk defa Salih Şeker isimli bir şekerleme ustası tarafından 1901 yılında üretilmiştir. Üretilen bu ürün kısa zamanda halkın beğenisini kazanmış ve Afyon’un sembolü haline gelmiştir.
Şekerci Salih Usta’nın ilk olarak yaptığı kaymaklı şeker Afyonkarahisar’da olduğu gibi tüm Türkiye’de de beğenilmiş ve sahip çıkılmıştır. Öyle ki zamanla kaymaklı şeker üreten şekerlemeciler giderek çoğalmıştır. Afyonkarahisar’ın hem karayollarının hem de demir yollarının kavşak noktasında olması bu ürünün tüm Türkiye’ye yayılmasını sağlamıştır. Kaymaklı şekerin Afyonkarahisar ekonomisine önemli ölçüde katkısı vardır. Bütün trenlerin, kavşak noktası olan Afyonkarahisar istasyonundan geçmesi, Ankara-İzmir, Ankara-Antalya (Marmaris, Bodrum, Fethiye), İzmir-Adana, İstanbul-Antalya gibi karayollarında seyreden motorlu araçların Afyonkarahisar’a uğramak zorunda oluşu her gün tonlarca kaymaklı şekerin tüketimini sağlamıştır.
Patates
Sandıklı ve Şuhut bölgesinde sınırlı miktarda yetişen bir tür tatlı patatesi ile Türkiye’nin her yerinde aranan ve tercih edilen değerli bir patates türüdür (yurthaber.mynet.com). Şuhut ilçesinde yetiştirilen patates “sarı patates” (agire)’dir. Sandıklı ilçesinde yetiştirilen patates ise “beyaz patates” (cipslik)’dir.
Sucuk
Türklerin pastırma ve kavurma ile birlikte Orta Asya’dan beri tükettiği et ürünlerinden olan sucuk, Afyon ili ile özdeşleşmiş ürünlerden birisidir. Sucuk yapımının esası pastırma yapımında olduğu gibi çiğ etin, tuz ve baharatla “pişirilişi”dir. “Yapımı için en uygun dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Sucuk yapımı için, pastırma yapmaya elverişli olmayan küçük et parçaları kullanılır veya büyükbaş hayvan kesilerek sucuk elde edilir”Afyonkarahisar sucukçuluğu, kendisini geliştirerek bugün entegre tesislere sahip ve markasını ulusal anlamda tescil ettirmiş bir üne sahiptir.
Haşhaş Yağı ve Ezmesi
Haşhaş, gelincikgiller (Papaveraceae) familyasına ait bir bitkidir. Haşhaş bitkisinin anavatanı, bazı kaynaklarda Doğu Akdeniz, bazı kaynaklarda ise Türkmenistan olarak gösterilmektedir. Ülkemizde geleneksel olarak tarımı yapılan haşhaş, Papaver Somniferum L. türü olan tek yıllık bir kültür bitkisidir. Papaver Latincede gelincik, Somniferum ise “rüya görmek” veya “ uyku verici” anlamına gelmektedir. Türkiye’de haşhaşın daha çok Papaver Somniferum ssp. Anatolicum’un beyaz ve mor çiçekli çeşitleri ekilmektedir.
Haşhaş bitkisinin kabukları morfin ve türevlerinin üretiminde, tohumları ise haşhaş yağı veya haşhaş ezmesi üretiminde kullanılmaktadır. Ayrıca haşhaş tohumları, hiçbir işleme tabi tutulmadan yemeklerde ve pastalarda kullanılmaktadır.
Ülkemizin TPE sitesine göre bugün 817 adet coğrafi işaretli ürünümüz var.
Fransa’dan sadece Rocfor peynirinin önemini sizle paylaşmak istiyorum;
Roquefort peyniri ya da Rokfor peyniri Güney Fransa‘nın Roquefort kasabasında üretilmeye başlayan içi küflü, güzel kokulu bir peynirdir. Rokfor’un yapımında Roquefort kasabası civarındaki doğal mağaraların ve sonradan bu mağaralara benzetilerek yapılan mahzenlerin olduğu kadar, Rokfor küfünün de büyük etkisi vardır, Rokfor küfü, üçte ikisi buğday unu, üçte biri çavdar unu olan bir hamurla hazırlanır. Peynirler mahzenlerde iki veya üç ay kalır. İyi bir Rokfor peyniri kavuniçi renginde, ince kabuklu, içi beyaz küf damarlı olan, tereyağı yumuşaklığında ve tadındadır. Rokfor peyniri diğer peynirlere oranla dayanıklı bir peynirdir.
Fransızlar sadece Rocfor için bir konferderasyon kurmuşlar.
Koruma ile ilgili dünya ölçeğindeki Rokfor Konfererasyonu’nun coğrafi işaretlerin ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde korunabilmesi için etkin bir lobicilik faaliyetinde bulunan ve merkezi Cenevre’de olan ORIGIN (Organization for an International Geographical Indications Network) adlı sivil toplum örgütüne üye olmasıdır.
Açılımı “Bir Uluslararası Coğrafi İşaretler Ağı için Örgütlenme” olan bu kuruluşa 30 ülkeden 70 kurum ve 2 milyon üretici üye olup kuruluş Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerine de gözlemci olarak katılmaktadır.
Rokfor, bir kasabanın daha sonra bir yörenin ve en sonunda bir ülkenin itibarının bir peynir tarafından nasıl da yüceltildiğinin en çarpıcı örneklerinden biridir.
Bir değerin yaşaması ve büyümesi için önce ona sahip çıkılması gerekiyor. Siz kendi değerinize ve potansiyelinize sahip çıkamazsanız birileri sizin yerinize gelip neden sahip çıksın ki? O halde Türk peynircisine ve girişimcilerine düşen görevler var, bunların başında da birleşme, devamlılık, kurumsal bir yönetim anlayışını geliştirmek geliyor.
Örgütlenme, istikrar ve özerk yönetim gücü Rokfor’un dünya markası olmasını sağlarken, ne yazık ki iki peynirin gelişim süreci ile kıyaslandığında, Türkiye’de bir arpa boyu yol kat edilemediği açık.
Maalesef titiz bir örgütlenme, iyi bir planlama ve etkin sevk-idare örnekleri ile dolu bir geçmişe sahip olan Rokfor’u Ezine’nin bulunduğu nokta ile kıyaslamak bile tam bir iyimserlik.
Bu pazarlamada Rokfor efsanesi de elbette epey kullanılıyor. Efsanede geçen çoban ve sevgilisi nedeniyle ‘Rokfor’a aşk peyniri de deniyor. Bundan daha büyük bir pazarlama stratejisi olabilir mi? Aşk deyince akla Fransa gelir, Rokfor deyince ise akla aşk gelir. Yani bir köyün, bir ülkeyi sırtladığı bir pazarlama stratejisi…
Özetle kendi malına sahip çıkmayan bir millet ,başkasının malını almaya mahkumdur.
Şimdi gelelim Gastronomik kent Afyon’a :geçenlerde Belediye başkanı bana bir koli yolladı; içinde yok yok. Sucuktan kaymağa patates ekmeğine kadar. İşte dedim vizyoner şehir işte vizyoner başkan çalışıyor.
Burada şehrin kenetlenmesi ve olası kıskançlıkları bırakarak Dünya’da nasıl marka oluruz diye aksiyon ve yol haritası ile ilerlemesi gerekmekte.
Ben haftaya Nepal’a Nepal Şefler birliğine Türk Mutfağını öğretmek ve orada Türk restoranları açmak için Aşçılar Federasyonu başkanını yolluyorum.
Size ilginç gelebilir ama Nepal Türk Hava Yolları Müdürü Bir Afyonlu. Abdullah Tuncer Keçecioğlu. Aynı zamanda kurum ve kişi olarak da GTD üyemiz. Ben böyle Türk Mutfağını markalaştırmak için Dünya’da GTD ile entegre çalışan ülkesini ve kültürüne sahip çıkan dostlarımız ile de gurur duyuyorum.
Şimdi artık Nepal de Türk Mutfağı yaygınlaşacak.
Tek sebebi oradaki bir Afyonlu yöneticimiz.
Benden bu haftalık bu kadar kalın sağlıcakla …