Doğaltaştan içine girilebilir bir heykel…
Klasik bir makaleden öte aslında doğal taş ve mermer ile tanışma ve çalışmaya başlama serüvenimi anlatayım istiyorum burada. Ve sonrasında duygu olarak nelerin değiştiğini….
Öğrencilik yıllarıma dönersek, Mimar Sinan Heykel bölümünde 3 farklı atölye vardır ve bunlardan birini seçersiniz eğitim süresi boyunca. Bu atölyelerden biri de mermer atölyesi idi. Ben ahşap atölyesini seçtim. Yıllar sonra doğal taş ve mermer ile tekrar içli dışlı olmaya başladığımda açıkçası keşke mermeri seçseymişim diye içimden geçirmedim değil…
Üniversite sonrası bir çok malzemeden heykel yaptım. Ahşap atölyesi mezunu olmam dolayısıyla tabi ki ilk zamanlar ahşap ağırlıktaydı. Sonraları malzemeye olan merakımdan ötürü birçok malzeme ile çalıştım. Bazen yaptığım sergilerin konseptine göre malzeme arayışı içerisine giriyordum, bazen de bir malzemeyi görüp bundan nasıl bir iş üretebilirim üzerine kafa yoruyordum. Yani malzemenin bana iş yaptırdığı da oluyordu.
Tüm bu zaman dilimi içerisinde Ne yazık ki mermer ya da doğal taş yoktu. Ta ki geçen sene Louis Vuitton’un benle bir iş birliği yapmak istediği ana kadar. Kendilerinin de dünyada bir sanatçı ile birlikte bu anlamda bir ortaklıkları ilk defa olacaktı. Benden yeni açacakları binanın cephesini tasarlamamı istediler. Heyecanlıydı. Bir heykeltıraş olarak onlara ilk cümlem, ben size bir cephe değil içine girilebilecek bir heykel yaparım oldu. Mimariye çocukluğumdan beri meraklıyımdır. Bu nedenle mimari ve heykeli birleştireceğim bir projenin önümde olması inanılmazdı benim için. İşlerimden ve LV ’nin manifestosundan yola çıkarak ‘Glitch’ adlı serimin burası için uygun olacağını düşündüm. Uzun bir tasarım aşamasından sonra malzeme kararına geldiğimde açıkçası ilk fikrim kendi heykellerimde de kullandığım akrilik malzemeden bu tasarımı gerçekleştirmekti. Cepheyi LV’nin tüm dünyada işlerini yapan Hong Kong lu bir firma yapacaktı. Ve prototiplerin gerçekleşmesine kadar ilerledik. Nerdeyse her şey bitmişti ve üretime başlayabilirdik. Bir gün Paris le yaptığımız toplantıda, böyle bir çalışmayı ilk defa Türkiye’de yapmaya karar verdiklerinden ve heyecanlı oldukların bu sebeple aslında üretimde burada yapmak istediklerinden konuşurken bir anda aklıma madem öyle, malzeme olarak da Türkiye’ye has bir malzeme kullanalım dedim. Sona gelmiştik ve açıkçası kabul edeceklerini düşünmedim. Ne mesela dediklerinde ağzımdan bir anda mermer çıktı. Bu yapının da antik çağlardaki yapılar gibi heybetli olmasını istiyordum ve bu kesinlikle taştan olmalıydı. Bir kez bile düşünmeden hemen evet bunu yapalım dediler. Türkiye, doğal taş ve mermer cenneti olduğundan malzeme bulmakta hiç sorun yaşamadık. İsteğim çok damarı olmayan ve tonları neredeyse birbirine yakın olan bir taş bulmaktı. Bir kaç örnekten sonra Limra da karar kıldım. Tüm binanın taşları Antalya’nın Demre ilçesinden çıktı. Böyle bir projede Hem yerli firmalar ile bu işi üretmek hem de bu topraklardan çıkan bir malzeme ile işi sonlandırmak beni gerçekten çok mutlu etti. Hatta ben den daha çok LV ekibinin sonuçtan çok memnun olması, kendi mutluluğumdan bile önemliydi benim için.
Peki sonra ne oldu benim için. Yıllar sonra taş ile çalışmak beni mermere ve doğal taşa bir kez daha hayran bıraktı. Ve artık kesinlikle işlerimin içerisinde olmalıydı. Biraz da, hayatın güzel karşılaştırmaları ile bir mermer tasarım yarışmasında jüri oldum. Orda mermer ve doğal taş ile ilgili işinin ehli çok güzel insanlar ile tanıştım. Melike Alpay ve Hüseyin Tokman bunlardan ikisi. Bir gün jüri sırasında bir yemekte bir sanat fuarına hazırlanırken ilk mermer heykelimi yapma fikrine bu 3 lü heyecanla başladık. O günden sonra yüksek ihtimal ile mermer ve taş tüm hayatım boyunca işlerimde olacak. İşin derinliklerine indiğim zaman Türkiye’nin bu konuda bir derya olduğunu hem onlardan dinledim hem de kendim tanık oldum. Mermer ocaklarını gezdim, Türkiye de çıkan taşları araştırdım. Her yeni bilgi beni daha da heyecanlandırdı. Tüm dünya da Türk taşının başka isimler ile anılması sanırım bu nokta da yurtdışında burada ki zenginliği çok anlatamadığımız anlamına geliyordu. Bu sebeple az da olsa kendime bu konuda da bir sorumluluk yükleyip, uluslararası anlamda ve yurtdışında yaptığım sergilerde ülkemizden çıkan taşları kullanıp, Taştan yaptığım heykellere daha çok yer verip ve bunu da olabildiğincede sergilerde anlatıp bu konuda olabildiğince destek vermeyi düşünüyorum.
Şu anda da Türkiye de çok önemli bir sergi üzerinde çalışıyorum. Ve demin bahsettiğim iki güzel insanla büyük boyutlu mermer heykeller yapıyoruz bu sergi için. Serginin uluslararası bir ayağı da olacak ve demin dediğim gibi bu anlamda bir kez daha kendi adıma doğal taşımızı gösterme fırsatı bulacağım..