ULUSLARARASI GELİŞMELERİN IŞIĞINDA TÜRKİYE’DE MADENCİLİK SEKTÖRÜ
Dünya birbiri ardına cereyan eden olaylarla olağanüstü ve zorlu bir süreçten geçiyor. Böylesine yıkıcı etkilere sahip olağan dışı olaylar, ülke ekonomilerinin test edildiği dönemlere işaret eder. Önce küresel sağlık krizi, ardından doğal afetler ve son olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki siyasi krizin sıcak bir çatışmaya evrilmesi, tüm diğer psikolojik etkilerinin yanı sıra ülke ve toplumları ekonomik açıdan da zorlayan bir takım sonuçlar doğurmuştur.
Bu sıkıntılı dönemlerde ülkelerin ekonomik ve sosyal açıdan ayakta kalabilmesi, toplumların temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluk çekmemesi, oluşabilecek siyasi ve askeri tehditlerin bertaraf edilmesi ve güçlü bir ekonomi ile uluslararası platformlarda söz sahibi olunabilmesi için maden kaynaklarının milli ekonomiye kazandırılması hayati bir önem taşımaktadır. Yaşam ve maden arasındaki vazgeçilmez ilişkinin kendini en fazla hissettirdiği zamanlar, böylesine zorlu ve buhranlı zamanlardır.
Savunmadan, tarıma, teknoloji ürünlerinden sağlığa kadar her alana ham madde temini sağlayan madencilik sektörünün bu bilinç ve duyarlılıkla değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna karşın, madencilik dendiğinde toplumun zihninde uyanan algı maalesef eksik ve yanlış bir algıdır. Bizler Maden Sanayii İşverenleri Sendikası olarak, toplumsal onayı almış ve değer gören bir madencilik sektörü algısını yerleşik hale getirebilmek için çalışmalarımızı yoğunlaştırmış durumdayız. Pandeminin tüm olumsuzluklarına rağmen, 2021 yılında yakaladığımız parlak ihracat başarısı ile ülke ekonomisi ve istihdam için ne denli vazgeçilmez bir sektör olduğumuzu bir kez daha kanıtladığımıza inanıyoruz. Elbette bulunduğumuz noktayı yeterli görmüyoruz. Zira sahip olduğumuz maden rezervleri ile uluslararası piyasalardaki konumumuz birbiriyle örtüşmüyor. Rezerv üstünlüğüne sahip olduğumuz madenlerde en kısa sürede pazar üstünlüğünü de ele geçirmek mecburiyetindeyiz. Yaklaşık 6 Milyar Doları bulan ihracatımızı en kısa sürede önce 10 Milyar Doların üzerine çıkarmalı, ardından 2023 hedeflerimiz doğrultusunda sektörümüz için yeni hedefler belirlemeliyiz. Gayrı safi milli hasılamız içindeki madencilik payını geliştirmeli, ülke ekonomisine daha yüksek katkıyı sunmasını sağlamalıyız. Türk madenciliği bu hedeflere erişebilecek potansiyel ve kabiliyete sahiptir. Buna inanıyor, meziyetlerimizden aldığımız cesaret ve kararlılıkla çalışmalarımızı hız kesmeksizin sürdürüyoruz.
Türkiye’de Madencilik Sektörünün Mevcut Durumu, Sorunlar ve Öneriler
Sektörümüzdeki yatırım ortamının iyileştirilmesi gerektiği bir gerçektir. Uluslararası gelişmelerden fazlasıyla etkilenen madencilik sektörünün maliyetlerinin rekabet edilebilir düzeylere çekilmesi yatırım ortamını canlandıracaktır. Bunun yanı sıra kronikleşen sorunlarımızın çözüme kavuşturulması sektörümüzün geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu sorunların en önemlilerinden biri, yasal mevzuatın değişen koşullara uyarlanarak beklentilere cevap verebilecek bir düzenleme ile yenilenmesidir. Yapılacak yeni yasal düzenleme, ruhsat güvencesi odaklı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Madencilik alanında yatırım yapma düşüncesi içinde olan girişimcilerimiz ruhsatlarının geleceği açısından herhangi bir kaygı duymamalıdır. Yaptırımlarda hakkaniyet ilkesi esas alınmalıdır. Yatırımcılar bu ağır yaptırımlardan endişe duyarak sektöre olan ilgilerini yitirmemelidir. Uzmanlık gerektiren madencilik sektöründe ihtisaslaşmış girişimciler yasal mevzuattan kaynaklanan yorgunlukları nedeniyle motivasyonlarını kaybetmemelidir. Ayrıca yatırımcılarımızın finans kaynaklarına erişimi kolaylaştırılmalıdır. Uluslararası ve objektif kriterler baz alınarak yapılan fizibilite çalışmalarının finans kuruluşları nezdinde geçerliliği sağlanmalıdır.
İzin süreçleri sadeleştirilmeli, farklı kurumların sorumluluk alanına giren bu süreçler, tek bir otoritenin koordinasyonuyla yürütülmelidir. Ruhsat iptallerinden önce uyarıcı mekanizmalara yer verilmesi ve kamu yararının söz konusu olduğu sahalarda önceliğin mutlaka madencilik faaliyetlerine verilmesi elzemdir. Böylelikle git gide azalan ruhsat sayıları ile kan kaybeden sektörümüz yeniden can bulacak ve az önce sözünü ettiğimiz hedeflere ulaşmak kolaylaşacaktır.
Yüksek devlet hakkı oranları ve orman izin bedelleri teşvik edici bir anlayışla yeniden değerlendirilmelidir. Kimi bölgelerde arazinin mülkiyet değerinden bile daha yüksek düzeylere ulaşan orman izin bedelleri yatırımcının sektörden uzaklaşmasına neden olmakta, öngörülemeyen izin süreçleri nedeniyle madencilik sektörüne yatırım yapmak güvenli bulunmamaktadır. Ayrıca bu bedellerin tahakkuk sürelerinin başlangıcı olarak esas alınan tarihler, üretimin henüz gerçekleşmediği dönemlerde dahi yatırımcının mali olarak yükümlülük altına girmesine sebebiyet vermektedir. Bu konuda sektörümüzün ilgili kamu kurumlarımızdan beklentileri oldukça yüksektir.
Maden firmalarımız izin süreçlerinde mevzuat gereği yerel halk ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum toplumsal düzeyde sektör algısını zedelemekte ve madencilik yatırımlarını tümüyle reddeden bir yaklaşımı beslemektedir. Bir bölümünün kötü niyetli olduğunu düşündüğümüz çevreci kuruluşların dezenformasyonu sonucunda yatırımlarımız sekteye uğramaktadır. Oysaki madencilik firmalarımız Türkiye’nin dört bir köşesinde hayata geçirdikleri iyi uygulama örnekleri ile bölgelerin ekonomik ve sosyal yaşamına büyük değer katmaktadır. Kamuoyundaki bu olumsuz algıyı düzeltebilecek bilgilendirici çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bu çalışmaların devlet olanaklarıyla yürütülmesi daha kısa sürede arzu ettiğimiz sonuçlara ulaşmamızı sağlayacaktır. Gerek yasal düzenlemeler sonucunda kamu otoritesinin madencilik özelinde ön plana çıkarılması gerekse yürütülecek tanıtım ve bilinçlendirme çalışmalarıyla madenciliğin ihtiyaç duyduğu sosyal onay tesis edilebilir. İstihdama ve bölge ekonomisine yüksek düzeyde katkı sağlayan madencilik sektörü halkımızın da desteğiyle çok daha büyük başarılara imza atabilecektir.
Maden Sanayii İşverenleri Sendikası Çalışmaları
Maden Sanayii İşverenleri Sendikası madencilik sektörünün ilk ve tek işveren sendikasıdır. Sendikamız aynı zamanda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) Yönetim Kurulunda temsil edilmektedir. Yeni nesil sendikacılık modelini benimseyen MASİS, madencilik sektörünün sorunlarına bütüncül şekilde yaklaşmakta ve sorumluluk kapsamını sektörün tüm sorunlarını ele alacak şekilde geniş tutmaktadır. Türkiye’nin en önde gelen ve tüm maden gruplarını temsil eden firmalarının yer aldığı Maden Sanayii İşverenleri Sendikası, kurulduğu günden bu yana gerçekleştirdiği çalışmalarla kamuoyunun takdirini kazanmıştır.
Maden sahalarında gerçekleştirdiğimiz model rehabilitasyon çalışmaları, sektör paydaşlarımızın katılımlarıyla düzenlediğimiz çalıştay ve bilgilendirme toplantıları, yeni maden kanunu hazırlıkları kapsamında hazırladığımız rapor ve öneriler, iş sağlığı ve güvenliği alanında Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti finansmanıyla yürüttüğümüz proje kapsamındaki farkındalık faaliyetleri, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun çatısı altında iş ve çalışma yaşamına ilişkin gerçekleştirdiğimiz birbirinden değerli faaliyetler, kamu kurumlarımız ve yatırımcılarımız arasında kurduğumuz güçlü iletişim ağı ve sosyal sorumluluk projelerimizle madencilik sektörü işverenlerinin sesi olma amacıyla etkinliklerimiz aralıksız şekilde sürmektedir.
Başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Fatih Dönmez olmak üzere gerçekleştirdiğimiz çalışmalara destek ve ilgilerini esirgemeyen tüm kamu yöneticilerimize, Yönetim Kurulumuza, MASİS üyelerine ve madencilik sektörünü temsil eden diğer paydaş kuruluşlarımızın mensuplarına teşekkür ediyor, yer altının göz kamaştırıcı cevherleriyle Türkiye’nin geleceğini aydınlatan maden işverenlerimize çalışmalarında üstün başarılar diliyoruz.
Naci İLCİ
Maden Sanayii İşverenleri Sendikası
Yönetim Kurulu Başkanı