HAYATIMIZ MADEN-İNSANI MADEN YAŞATIR
MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN ÖNEMİ VE ÜLKEMİZ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Toplumların refah ve gelişmişlik düzeyleri ile madencilik faaliyetleri arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. İnsanlar ilk çağlardan itibaren madencilik faaliyetlerine ve madenlerden yararlanmaya başlamışlar, bu faaliyetlerin sonucunda da medeniyetin doğuşunu sağlamışlardır.
Madenler bir başka deyişle bir ülkenin mineral varlıkları o ülkenin yer altı zenginlikleridir. Dünyada yer altı zenginliklerinden faydalanmayı reddeden bir ülke bulunmamaktadır. İnsanların daha refah dolu bir yaşam isteği, daha fazla maden çıkarılmasına yol açmaktadır. Çünkü sahip olduğumuz tüm araç ve gereçler madenlerden yapılmaktadır. Ekonomiye doğrudan katkı yapan ve imalat sanayiine hammadde sağlayan madencilik sektörü, dünyada gelişen ilk sanayi alanlarından bir tanesidir. Madencilik, özellikle tarım ile birlikte toplumların hammadde ihtiyaçlarını karşılayan iki temel üretim alanından birisi konumundadır.
İnsanoğlunun çağdaş yaşama doğru yolculuğu yüz yıllar öncesinde madenlerin bulunması ile başlamış, bugünse modern hayatın devamlılığının madenlerin varlığına bağlı olduğu bir boyuta gelmiştir. Madencilik, modern hayatın can damarı olmuştur. Madencilik sadece hayatı kolaylaştıran ürünlerin yapımında değil, insanın hayatta kalması için lazım olan tıp ve gıda üretimi gibi sektörlerde de doğrudan ya da dolaylı olarak vazgeçilmez bir rol oynamaktadır. Eğer bugün insanoğlu telefon, televizyon, buzdolabı, bilgisayar, elektrik, kalorifer sistemi, araba, tren, köprü, hastane, modern sağlık hizmetleri ve bankacılık sistemleri gibi hayat kalitesini artıran ve insanın yaşam süresini uzatan tüm gelişmiş imkanlara kavuştuysa bu yaşamımızda kullandığımız madenler sayesinde olmuştur. Kısacası madenler olmadan çağdaş yaşam koşullarını temin etmek, hatta günümüz şartlarında hayatımızı idame ettirmek mümkün değildir.
Özetle; İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için tarım ve hayvancılık ürünü olan gıdalar ne kadar hayati fonksiyon icra ediyorsa ülkelerin üretip, gelişip kalkınabilmesi, kısacası sanayide çarkların dönmesi için de madenlere o denli ihtiyaç bulunmaktadır. Dolayısıyla gelişmek ve kalkınmak için biz de ülke olarak güçlü bir madencilik sektörü yaratmak ve doğal hammadde kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız.
Ülkemizin karmaşık jeolojik ve tektonik yapısı çok çeşitli maden yataklarının bulunmasına olanak sağlamıştır. Günümüzde dünyada yaklaşık 90 çeşit madenin üretimi yapılmaktayken ülkemizde 80’e yakın maden çeşidi bulunmakta ve 60 civarında maden türünde üretim yapılmaktadır. Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler, linyit ve jeotermal kaynaklar gibi enerji hammaddeleri açısından ülkemiz zengin bir konumdadır. Dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeriyle 28.sırada yer alan Türkiye, maden çeşitliliği açısından ise 10. sırada bulunmaktadır. Dünya metal maden rezervlerinin %0.4’ü, endüstriyel hammadde rezervlerinin %2.5’u, kömür rezervlerinin %1’i, jeotermal potansiyelinin ise %1’i ülkemizde bulunmaktadır.
Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken, 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersizdir. Ülkemizin, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından kendi kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasında yer aldığı söylenebilir. Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin %73‘ünü oluşturan bor mineralleri almaktadır. Bor dışında, trona (doğal soda), kaya tuzu, sodyum sülfat, perlit, pomza, feldspat, bentonit, barit, manyezit, alçı taşı, stronsiyum tuzları, zeolit, sepiyolit, mermer ve doğal taşlar, kuvars, kuvarsit, zımpara taşı gibi endüstriyel ham maddeler ile boksit ve krom gibi metalik madenler ve linyit gibi enerji ham maddeleri ülkemizin zengin kaynaklara sahip olduğu başlıca madenlerdir.
Türk madenciliğinin durumunu genel hatları ile şu şekilde özetleyebiliriz: ’’80 milyar tonluk maden, doğal taş, çimento ve inşaat hammaddesi rezervi bulunan Türkiye madenlerinin dünya maden rezervleri içindeki payı %1 civarındadır. Maden üretimimiz yıllara göre değişmekle birlikte son yıllarda ortalama 800 milyon ton civarında olduğu tahmin edilmekte, bunun 500-600 milyon tonu agrega ve doğal taşlar gerisi metalik, endüstriyel hammadde ile enerji hammaddeleri olarak sıralanmakta, değer olarak da maden üretimimizin 15-25 milyar dolar seviyelerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye maden üretimde (mineral yakıtlar dâhil) 165 ülke arasında 25.sırada yer almaktadır. 2019 yılında metalik cevher, endüstriyel hammadde ve doğaltaş ihracatımız 27 milyon ton civarında olup değer olarak da 4,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna mukabil 18.709 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır (MAPEG’in verilerine göre ithal ürünler maden kömürü, metal cevherleri). Türkiye’nin yıllara göre maden ihracatı 2016-2020 yılları arasında İMİB verilerine göre 3.8, 4.7, 4.5, 4.3 ve 4.27 milyar dolar olmuştur. Aynı dönem (2016-2019) içindeki ithalatımız ise MAPEG verilerine göre 19, 26, 26 ve 18.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Dünya’da yılda 72 milyar ton maden üretilirken ülkemizin yıllık maden üretimi 800 milyon ton seviyelerindedir. Yine dünyada toplam kömür rezervleri 892 milyar ton seviyelerinde iken ülkemizde kömür rezervlerimiz 20 milyar tonu biraz geçmiştir. Dünyada yılda 8.1 milyar ton kömür üretimi yapılırken ülkemizde halen yılda 100 milyon ton civarında kömür üretilmektedir.
Ülkelerin kalkınma ve ekonomik gelişiminde önemli yeri olan madencilik ve entegre üretim sanayii, en büyük katma değeri yaratmaktadır. Gelişmiş ülkelerde halen, GSMH’da madenciliğin payı; ABD’de % 4.5, Federal Almanya’da % 4.0, Kanada’da % 7.6, Avustralya’da % 8.7, Rusya Federasyonu’nda % 14, Çin’de %13, Hindistan’da %15, Türkiye’de hammadde olarak %1 düzeyinde kalmıştır.
Ülkemizde GSMH içinde madencilik payının %1 civarında olması, istatistiki bir yaklaşımın sonucudur. Dünya’nın her yerinde entegre maden üretimleri, maden katma değerine katılırken, ülkemizde katma değer olarak yalnızca ham maden üretimi göz önüne alınmaktadır. Bu istatistiksel yaklaşımın düzeltilmesi gerekmektedir. Entegre demir-çelik, bakır, alüminyum, seramik, şişecam, çimento, ferrokrom, krom kimyasalları, bor kimyasalları, doğal soda tamamen maden ürünlerinden üretilmektedir. Bu ürünler maden ihracatı ve üretimi içinde yer almamakta, başka sanayi dallarında gösterilmektedir. Entegre ürünlerle birlikte, 2018 yılı maden ürünleri değeri, 35 milyar dolar civarında olmuştur. Bu değer dikkate alınıp entegre üretimlerin hesaba katılmasıyla, ülkemizde madenciliğin GSMH’daki payı %3-5’lere yükselmektedir.
Gelişmiş bir madencilik sektörü, üretim ve istihdam gibi ekonomik göstergelere sağladığı katkının yanı sıra, doğru politika ve planların takip edilmesi durumunda, ülke imalat sanayi için önemli bir itici güç oluşturabilmektedir. Bu nedenle, ekonomik kalkınma politika ve planlarının oluşturulmasında madencilik sektörüne özel bir önem verilmesi zorunlu olarak değerlendirilmektedir. Kalkınma modellerini, öncelikle öz kaynaklarına dayandıran ve eksiklerini dış kaynaklarla destekleyebilen ülkeler; kalkınma sürecini, sancısız, istikrarlı ve güvenli bir şekilde aşabilmişlerdir. Ülkemizin gerçekten kalkınması, cari açığın ortadan kaldırılması ve refahın tüm ülke düzeyine yayılması, ülke madenlerinin işletilmesi, metal üretim endüstrinin ve sanayinin çarklarının dönmesine bağlıdır. Türkiye’nin gerçekten kalkınması ve halkın refah düzeyinin yükselmesi ülke doğal kaynaklarının yeterince üretimine ve kullanımına bağlıdır.
Ülkemiz sadece zengin maden kaynaklarına sahip olması yeterli değildir. Bu madenlerin zaman geçirilmeksizin etkin bir biçimde işletilmesiyle yaratılan katma değerin ekonomiye kazandırılması gerekmektedir. Yüksek ekonomik değer sağlayacak şekilde, toplumdan kaynak götüren değil, topluma kaynak sağlayacak her türlü yeraltı zenginliğinin üretilerek hizmete sunulması gerekmektedir. Maden kaynaklarımızın verimli bir şekilde kullanımı, bu kaynakların atıl durumda bırakılmaması ve en kısa sürede üretilerek sanayiye sunulması ülkemizin ekonomisine çok olumlu katkılar sunacaktır. Ülkemizin maden ihtiyacını karşılayabilmek, dışa bağımlılığı azaltabilmek için sürdürülebilir bir maden üretimini gerçekleştirmek zorundayız. Bunun için faaliyetleri yasaklamak, üretimi engellemek yerine, sürdürülebilir bir çevre, insan sağlığı ve sürdürülebilir bir üretim zincirini iyi yöneterek amacımıza ulaşabiliriz. Ana çerçevesini çizilen bu ilke ve prensipler doğrultusunda bir madencilik stratejisinin belirlenerek hayata geçirilmesi madencilik sektörünün beklenti ve hedeflerini karşılayacak seviyede olacaktır. Kamu otoritesi ülkesindeki maden potansiyelini değiştiremez, fakat bu potansiyelin bugünkü ve gelecekteki nesillerin ekonomik ve sosyal menfaatlerine en uygun şekilde değerlendirilmesini sağlayabilir.
İbrahim Halil Kırşan
TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı