30 Kasım 2021
Türkiye, zor geçen salgın koşulları altında dahi büyümeye devam ederken, yine özel sektörümüzün üretim gücü ve iş dünyamızın artan ihracat performansı ile küresel hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyor. Elbette tüm insanlığı etkisi altına alan Covid-19 salgını ile dünya ekonomisinde gördüğümüz duraklama ve küresel ticaretteki değişimler hepimizi doğrudan etkiliyor. Bu sürecin, Türkiye’ye de yansımaları olduğunu görüyor ve çalışmalarımızı her zaman bardağın dolu tarafına bakarak sürdürüyoruz.
Türk özel sektörünün gücünü dünyaya taşıma ve ticari diplomasisini yürütme misyonuyla faaliyet gösteren Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) olarak ülke, bölge ve sektör bazlı 147 İş Konseyimiz ile iş insanlarımıza ticaret sahasının her alanında rehberlik etmek için çalışıyoruz. Son dönemde yaşanan küresel ölçekli değişimler ile günlük hayatı etkileyen yeni trendler, sanayide dijitalleşme, tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar, artan Emtia fiyatları ve yükselen lojistik maliyetler gibi pek çok dinamiği bir arada yaşıyoruz.
İhracat ve imalat sanayi penceresinden bir değerlendirme yapmanın, iş dünyamıza doğru bir analiz sunacağını düşünüyorum. Bu kapsamda; ihracatımız 2021 yılında, yıllıklandırılmış olarak 212 milyar $’ı geçmiştir ki; bu elbette son derece sevindirici bir gelişmedir. Aylık bazda 20 milyar $’ı geçen son aylardaki rakamları değerlendirerek, bu yıl bile 240 milyar $ civarında bir ihracatı yakalamamız mümkün görünürken, 2022 yılında bu rakamın daha üst seviyelere taşınacağını da ifade etmek gerekir.
Bunun altında yatan temel sebeplere gelince, çok güçlü bir imalat sanayinin olduğunu söyleyebiliriz. Salgın boyunca üretime ve tedarik zincirlerinde herhangi bir aksamaya fırsat vermeyen imalat sektörümüzün gücü, bu başarının arkasında yatan en önemli faktör. Çin’de gözlemlenen tedarik zincirlerindeki bozulmalar, özellikle ABD ve AB ülkelerinin siparişlerini Türkiye’ye kaydırmasına sebep olmuştur ki bunun da ihracatımız için itici güç olduğunu söyleyebiliriz.
Dolayısıyla ihracatın %95 gibi önemli bir kısmını imalat sektörünün karşıladığını görüyoruz. Eskiden geleneksel ihracat ürünlerimiz otomotiv ve tekstildi. Ancak günümüzde bunlara ilave olarak demir çelik, demir çelikten eşya, makinalar, mobilya, kimya sanayi ürünleri, çimento ve halı gibi birçok ürünü sayabiliriz. Ürün çeşitliliğimizi artırmalı, güçlü olduğumuz pazarlarda niteliğimizi yükseltmeli ve yeni pazarlara açılmalıyız. “Made in Türkiye” kalitesini, rekabetçi bir biçimde ulaştırabileceğimiz her coğrafyaya taşımalıyız.
Ülke olarak bakıldığında ise en çok ihracat yaptığımız 20 ülkenin 12 tanesini Avrupa ülkeleri oluşturuyor. Bununla beraber, ABD, Çin, Rusya, Irak, Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleri yine en çok ihracat yaptığımız ülkeler olarak ön plana çıkıyor. Özellikle ABD’ye bu yılın ilk 9 ayında ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre %45 oranında artış gösterdi. Bunun dışında Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihracatımız da %114 oranında arttı. Çin ise en çok ihracat yaptığımız 18. ülke konumunda olup, ülkenin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda bunu yeterli görmediğimizi, en çok dış ticaret verdiğimiz ülke olarak bu noktada daha fazla çalışmamız gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum.
DEİK olarak, odaklandığımız bölgelerden biri de Uzak Doğu Asya Bölgesi. Hem büyük ekonomileri hem de yüksek nüfusu ile bu ülkeler bizim radarımızda olacak. Ayrıca dış ticaret açığımızın büyük bir kısmını da bu ülkelerle verdiğimiz göz önüne alındığında, bu bölgeye özel önem vermemiz gerektiği ortaya çıkıyor.
Önem vermemiz gereken bir diğer bölge ise Amerika Kıtası. ABD ve Kanada gibi iki gelişmiş ülkeyi barındıran bölgeye olan ihracatımızın da artırılmasında önemli potansiyel olduğunu düşünüyorum. Son olarak Afrika kıtası da ticaretimiz içindeki payı düşük olmasına rağmen karşılıklı olarak ortaklaşa yatırım yapabileceğimiz bölgelerden biri olarak ön planda.
DEİK olarak, Türk iş dünyası ve özel sektörümüzün ticaretteki geleceği açısından Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı da en önemli iki başlığımız. AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) ülkemiz için oluşturacağı riskleri bertaraf etmek, getireceği maliyetleri olabildiğince azaltmak ve desteklerin ülkemizin yeşil dönüşümünde ve finansmanında kullanılmasını sağlamak adına Ulusal Emisyon Ticaret Sistemimizin hızla oluşturulması gerekiyor.
2053 yılında net sıfır emisyon hedefi kapsamında Türkiye’nin karbonsuzlaşma politikasını belirlemesiyle, bu politikanın etkin bir şekilde uygulanması, ülkemizin yeşil dönüşümü yolunda büyük öneme sahip. Türk özel sektörü olarak kamu-özel sektör iş birliğinde hazırlanacak eylem planının hayata geçirilmesinde üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız. Bu kapsamda, ‘Gümrük Birliği’nin Güncellenmesinde Dijital Gündem ve Yeşil Mutabakat’, “Türkiye’nin Dijital Ekosistemi: AB ile İş Birliği” konulu projelerimiz devam ediyor.
Yeşil dönüşümü hızlandırmak amacıyla Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi, çevreye duyarlı, sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomi alanları oluşturmaya yönelik yeşil OSB’ler kurulması, finans sektörünün bu anlamda devrede tutulması, yeşil tahvil ve sukuk ihraçlarının teşvik edilmesi gibi bir çok önemli hedefimiz var.
DEİK olarak ülkemizin “Karbonsuz Ekonomiye Geçiş” hedefi doğrultusunda, kamu ve özel sektör iş birliğinde bu dönüşümün sağlanması adına çalışmalarımızı hızlandırdık. AB’nin Yeni Büyüme Stratejisi olan ‘Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı anlamak, Türkiye için önemini ortaya koyabilmek, sanayicilerimizi konu hakkında bilgilendirmek ve gerekli adımların zamanında atılmasını sağlamak amacıyla başlatmış olduğumuz ‘”Yeşil Dönüşüm” projesi kapsamında “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi” raporunu oluşturduk.
Raporumuz, Yeşil Mutabakat ile ilgili politika ve eylem adımı önerilerinden oluşurken, sektör görüşlerini yansıtan ”Sanayi ve Ülke Stratejisine Yönelik Öneri Listeleri” ve iş dünyası kuruluşları ile şirketlerin süreci etkin bir biçimde yürütebilmeleri için “Yönetişim Modeli Öneri Paketi”ni de içeriyor. Yakın zamanda, iş dünyamız ve kamuoyu ile “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi” raporumuzun detaylarını paylaşacağız.
Sanayide dijitalleşme ile birlikte hedef pazarlara göre yeni ürünler geliştirmeyi de ayrıca önemsiyoruz. AFSİAD nezdinde, mermerden halıya, tarımdan madenciliğe kadar geniş bir sanayi ağına sahip olan Afyon iş dünyasına olan inancımızı da vurgulamak istiyorum. Afyon ilimizin 2021 yılının ilk yarısında kent bazlı ihracatını %26,2 arttırması son derece önemli bir gösterge.
90 ülkeye ihracat yapan Afyon ilimizdeki tüm iş dünyamızı, DEİK ile birlikte dünyanın dört bir yanına açılması konusunda her zaman destekleyeceğiz. AFSİAD’a başarılar diliyor, bana bu fırsatı verdiğiniz için kurumum adına teşekkürlerimi sunuyorum.