YEŞİL MUTABAKAT İLE FIRSAT AYAĞIMIZA GELİYOR
AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın test sürüşü 1 Ekim 2023’de başladı. Şimdilik beş sektörü kapsayacak; çimento, demir çelik, alüminyum, gübre ve elektrik.
Ama hızla genişleyeceğini de görüyoruz. Artık AB ülkeleri ithal ettikleri malların karbon vergisi üretildikleri ülkede ödenmemişse, onu sınırda tahsil edecekler.Bundan sonra ihraç ettiğimiz ürünün karbon salımı miktarını bilmek ve bu miktar için bir tür karbon vergisi ödenip ödenmediğini raporlamak gerekecek.Raporlamayı AB’deki ithalatçı yapacak. Malı satın aldığı Türk firmasına “Bu ürünün üretim sürecinde gömülü karbon salım tutarı nedir?” diye soracak.
Rifat HİSARCIKLIOĞLU
TOBB Başkanı
Türkiye bu sürece hazır mı? Hayır. Karbon fiyatlamasını içerecek Emisyon Ticaret Sistemi daha ortada yok. ETS’ye dahil olmayan ürünlerde karbon vergilerinin nasıl uygulanacağını da hala bilmiyoruz. Türkiye’de sanayinin karbon salım miktarını biliyor muyuz? 2014 yılında yayımlanan yönetmelik ile Türkiye’de karbon salımlarının yarısından sorumlu 700 civarında tesisin karbon salımlarını ölçüyoruz.
Ancak uygulamanın değer zinciri boyunca biriken salımları da içereceğini düşünürseniz, Türkiye’nin ölçme ve takip konusunda kitlesel bir hazırlık sürecine ihtiyacı var.Bunu tek tek şirketler üzerinden değil, mesela organize sanayi bölgelerinde inşa edilecek uygulama merkezleri aracılığıyla yapmak daha akla uygun geliyor. Böylece süreci hem OSB’ler hem de KOBİ’ler aracılığıyla memleket sathına yaygınlaştırmak mümkün olabilir.
Sonra o ölçme ve takip için gereken yatırımları yapmak ve takip sistemini inşa etmek lazım. Tek tek şirketlere bu iş için kaynak sağlanması çok zor. OSB’lerin yeni kamusal yetkilerle donatılması lazım. Bu da Yeşil OSB reformu demek. Arkasından finansman meselesi geliyor. Dünyadaki yeşil finansman kanalından kaynak kullanım kabiliyetimizde sıkıntı var. İller Bankası’nın faaliyet biçimini elden geçirecek bir kalkınma ve yatırım bankaları reformu da lazım.
Diğer taraftan kendi ETS’mizi kurmuş olmamız bizi SKDM maliyetlerinden kurtarmayacak. ETS içerisinde karbonun en optimal seviyede fiyatlandırması da gerekiyor. Bu da iddialı kotaları ve derin bir karbon piyasasını mecbur kılıyor.Bu nedenle ETS’nin sadece yasal altyapısının hazır olması yetmiyor. Karbon fiyatlaması sisteminin parametrelerini doğru biçimlendirebilmek için bize bir sanayi ve bilim-teknoloji politikası çerçevesi de lazım.
Karbon piyasalarının küreselleşen yapısı göz önünde bulundurulduğunda yapılan ölçümleri ve kurulan sistemi öncelikle Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirmek ve ilgili kuruluşları orada akredite etmek de ayrı bir gereklilik. Ekonomide makule dönüş adımlarını yeşil kalkınma stratejisi ile tamamlamak mümkün. Zira sermaye yoğun bir iktisadi dönüşüm süreci ile karşı karşıyayız. Daha fazla yatırıma ve dış kaynağa ihtiyacımız var. Genel seçimden sonra makul ekonomi politikalarına dönülmesi, önceki dönemi akıl dışı adımlarının terk edilmesi, CDS risk primi ile enflasyon bekleyişlerini düşürecek makul adımlar atılmaya başlanmış olması bu çerçevede son derece kıymetli.
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu Eylem Planı yenilendi. Dijital ve yeşil dönüşüm merkeze yerleşti.YOİKK dün bürokrasiyi azaltmak, mevzuatı sadeleştirmek ve iş yapma sürecini kolaylaştırmak için kurulmuştu, şimdi dekarbonizasyon ve dijitalizasyon sürecinin altyapısının tasarımı ile ilgilenecek. Küresel değer zincirlerinin dekarbonizasyon gündemi ve jeoekonomik yarılma nedeniyle yeniden yapılanacağı bir dönemde iklim kanunundan hukuk sisteminin operasyonel problemlerinin çözümüne, elektronik ticarette rekabetin artırılmasından ikiz dönüşüm işgücü piyasası etkilerine temel konulara odaklanmış bir YOİKK yeni dönem eylem planı hazırlığı son derece kıymetli.
Şimdi dönüşümün asimetrik yerel ve sektörel etkilerini dikkate alan adil geçiş stratejileri dahil eylem planını düşünme ve harekete geçirme zamanı. Neredeyse sıfıra düşen doğrudan yabancı yatırımları yeniden yıllık bazda on milyar doların üzerine çıkarma zamanı.Ayrıca sektörel geçiş planlarını da içeren yurt sathını kapsayan, her yerin kendi özelliklerini dikkate alan yerel adil geçiş stratejileri tasarlamamız lazım. Bu yolla Türkiye topraklarını iklim değişikliğini dikkate alarak nasıl kullanacağımıza karar vermemiz lazım.
Bize bir mekânsal planlama stratejisi lazım. Lojistikten eğitime, sağlıktan kıyı korumaya ve kırsal kalkınmaya tüm kurumsal altyapımızı yeşil dönüşümle uyumlu bir biçimde nasıl dönüştüreceğimize odaklanmamız lazım. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği sürecinin modernizasyonun aslında Türkiye’nin dekarbonizasyon gündemi olduğunu da unutmamamız lazım.
Atlantik’in iki yanında biçimlenmekte olan yeni üretim ve teknoloji bölgesinin manasını idrak etmek gerekiyor. Yeşil Mutabakat ve dekarbonizasyon süreci Türkiye’nin yeni büyüme ve kalkınma stratejisidir. Türkiye’de son yirmi yıldır yaptıklarımızı yaparak zenginleşebilmek artık mümkün değil.
Her yere çimento dökerek millet olarak zenginleşemeyeceğimizi artık anlamış olmalıyız. Zaten yeni bir büyüme ve kalkınma stratejisi ile yapısal reform gündemine ihtiyacımız vardı.
Şimdi AB sayesinde ihtiyacımız olan gündem şekilleniyor. Fırsat ayağımıza geliyor.