-
Yeşil dönüşüm nedir?
Özellikle son yıllarda iklim değişikliğinin dramatik etkileri ile jeopolitik gerilimler nedeniyle oluşan enerji ve gıda krizleri, insan-doğa dengesinin önemini çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Bunun üzerine başta Avrupa Birliği olmak üzere dünya genelindeki pek çok ülke, sürdürülebilir bir gelecek için daha somut adımlar atmaya başladı. Bu noktada yeşil dönüşüm, çevresel sürdürülebilirlik, iklim değişikliği ile mücadele ve ekolojik dengeyi koruma amacıyla yapılan çeşitli politika ve uygulamaları ifade ediyor. Ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir bir geleceğe yönelik değişimleri içeriyor. 2050 yılına kadar karbon nötr hedefine ulaşabilmek için yeşil dönüşüm odağında geliştirilen politikalar, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve bizim de Türkiye olarak imzaladığımız Paris İklim Anlaşması da bunun en somut örneklerini oluşturuyor.
- Yeşil dönüşüm ülkelerde etkisi ve riskleri nedir?
Reel sektörde yer alan firmaların üretim yapılarını, iş modellerini ve finansal planlarını sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm ekseninde gerçekleştirmeleri, rekabet düzeylerini korumaları noktasında kilit öneme sahip. Dolayısıyla yeşil dönüşüm, ülkelerin yalnızca iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için değil, sürdürülebilir bir ekonomik model uygulamaları için de şart. Hiç kuşkusuz bu süreçte bazı riskler de bulunuyor. Biz de TÜRKONFED olarak yeşil dönüşümün ülkelere ve şirketlere olan etkilerini ortaya koymak üzere 2022 yılında yayımladığımız “Yeşil Dönüşümde Riskler, Fırsatlar ve Beklentiler” başlıklı raporumuzda bu risklere değindik. Yeşil dönüşüme yönelik en büyük risklerin; şirketler ve toplumdaki bilgi ve farkındalık eksikliği, güvenli bilgiye erişimin özellikle KOBİ’lerde yetersiz insan sermayesi nedeniyle sınırlı olması, sürdürülebilir bir üretime geçiş sürecinde oluşacak olası bir gecikme kaynaklı rekabetçilik kaybı, yeşil dönüşümün finansmanı ve son olarak teşvik ve desteklere ilişkin kurumsal yapıdaki sorunlar olduğunu tespit ettik. Ardından işletmelerimizin bu sorunları aşmalarına katkıda bulunmak için Anadolu’nun dört bir yanında eğitim, çalıştay gibi etkinlikler düzenledik. Ayrıca iş dünyasının talep ve beklentilerini, çözüm önerilerimizle birlikte politika önerileri olarak yetkililere aktarıyoruz.
- Yeşil dönüşümden beklentiler nedir?
Az önce riskleri anlatırken değindiğimiz üzere özellikle KOBİ’ler çevresel tehditleri algılama ve yeşil dönüşümün getirebileceği fırsatları değerlendirme gücüne sahip değil. Bu nedenle teknik gereksinimleri, standartları ve regülasyonları kendi sektörlerine nasıl uygulayacakları hakkında desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Öte yandan KOBİ’ler devlet tarafından verilen desteklerden de yeteri kadar yararlanamıyor. Bunun nedenlerinin araştırılması ve bu desteklerden yararlanmalarını sağlayacak kapsamlı mekanizmaların kurgulanması gerekiyor. Bir diğer beklenti de sürdürülebilir finans için ulusal düzenleyici çerçeve oluşturulması ve bu çerçevede KOBİ’lerin sürdürülebilir finansmana daha fazla erişime sahip olmaları için fırsatlar sunulması. Eğitim alanında da özellikle yeşil sektörlerin ihtiyaç duyduğu iş gücünün eğitim müfredatı veya iş başı eğitim programları ile oluşturulması kritik önem taşıyor.
- Yeşil dönüşüm perspektifinde enerji verimliliğinin önemi nedir?
Enerji verimliliği, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 75’inden sorumlu olan enerji sektöründe yaşanan sorunların çözümü ve karbon nötr ekonomiye geçişte en önemli araç olarak kabul ediliyor. Hatta dünya genelinde 2040 yılına kadar ihtiyaç duyulan emisyon azaltımının yüzde 40’ının enerji verimliliğinden sağlanacağı öngörülüyor. Türkiye’nin 2024-2030 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’na göre de ülkemiz bu süre zarfında sadece enerji verimliliği ile enerji tüketimini yüzde 16 azaltarak 100 milyon ton emisyon azaltımı hedefliyor.
Enerji verimliliği; atık ısının geri kazanımı, ısıtma ve soğutma sistemlerinin renovasyonu, iklimlendirme, pompa ve fan gibi yoğun enerji tüketen sistemlerin modernizasyonu ve otomasyonu ile enerji tüketimini azaltmayı sağlıyor. Dolayısıyla enerji verimliliği en yeni, temiz ve ucuz enerji kaynağı olarak görülüyor. Uluslararası tedarik zincirlerinin üreticileri daha az emisyonla üretilen, temiz ve çevreci ürünlere yönlendirmeye başladı bu dönemde, işletmelerin yeşil dönüşüm odağında enerji verimli hale gelmeleri de artık bir zorunluluk haline dönüştü.
- Yeşil dönüşümün kazanımları nedir? Uzun, orta ve kısa vadede maliyet olarak yarattığı olumsuzluklar nedir?
Yeşil dönüşüm, uluslararası tedarik zincirlerinde pazar payı artırarak ihracatı geliştirmek ve maliyetleri azaltarak karlılığı artırmak gibi önemli avantajlar sağlıyor. Bununla birlikte yeşil dönüşüm kapsamında hayata geçirilen uygulamalar bölgesel ticareti teşvik ediyor. Bu durum dikkate alındığında, coğrafi olarak AB’ye yakın konumda olan ülkemiz, geçiş dönemini iyi değerlendirmesi ve hızlı adaptasyon sağlaması durumunda AB ile ihracat ilişkisi temelinde bir avantaj elde edebilir. Atacağımız doğru adımlar hem AB ile ticaretimizde rekabet avantajımızı korumamızı sağlayacak hem de iklim krizine karşı daha sürdürülebilir, dirençli ve yenilikçi bir ekonomi temelinin atılmasına yardımcı olacak.
Maliyetler firmalar açısından değerlendirildiğinde ise önümüzdeki dönemde AB’ye ihracat yapan firmalar Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kanalıyla ek maliyetlere ve idari yükümlülüklere, döngüsel ekonomi kapsamında ise kaynak yoğun sektörlerden başlamak üzere daha yüksek ürün standartlarına maruz kalacak. İşletmeler bu noktada finansman maliyetleri engeliyle karşılaşıyor. Bu kapsamda özellikle uluslararası yeşil kaynaklı fonlar, sanayiye yönelik hibe desteklerinin artırılması, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yeşil dönüşümün finansmanına yönelik katkıların artması, başta teminatlar alanında olmak üzere bankacılık tarafında yapılacak düzenlemeler ve Enerji Performans Sözleşmeleri’nin (EPS) yaygınlaşması ile birlikte dönüşüm sürecinin kolaylaşacağını ve hızlanacağını öngörüyoruz.
- Yeni dünya düzenine uyum sürecine adaptasyon ne kadar sürer?
Ülkemizin hedeflediği 100 milyon ton emisyon azaltımı için 2024-2030 yılları arasında enerji tüketiminin 37,1 milyon tep azaltılması planlanıyor. Bunun 11,7 milyon tep’i sanayi tarafında gerçekleşecek. İşte bu noktada 2030’a kadar yapılması planlanan 20 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 7 milyar dolarının sanayide olması gerekiyor. Türk sanayisi de bu dönüşüm sürecine önem veriyor ve yatırıma hazır. Ancak ekonomimizin belkemiği olan KOBİ’lerimiz henüz istenilen düzeyin oldukça uzağında. SKDM kapsamında şu anda raporlama süreci devam ediyor ancak 1 Ocak 2026 itibarıyla her bir ton emisyon için sertifika ibraz edilmesi gerekecek. Süre giderek azalıyor dolayısıyla kaybedecek bir günümüz bile yok. KOBİ’ler direkt olarak ihracat yapmasalar bile ihracat yapan firmaların tedarikçisi olmaya devam edebilmek için bu dönüşüme ayak uydurmalılar.
- Yeşil dönüşüm için ilk başlanması gereken sektör ve en hızlı verim alınması hedeflenen sektör hangisidir?
Türkiye olarak enerji yoğunluğunu 2021 ve 2022’de iki yıl üst üste düşüren iki ülkeden biriyiz. Ancak enerji yoğunluğumuz AB ülkelerinden yaklaşık yüzde 28 daha fazla. Bu da enerji yoğun sektörlerimizin fazlalığını ve enerji verimliliği potansiyelimizi gösteriyor. Yapılan analiz çalışmalarına göre de sanayide tüketilen bu enerjinin, enerji verimliliği ve tasarruf çalışmalarıyla yüzde 32 azaltılabilme potansiyeli var. Türk sanayisi bu konuya önem veriyor ve yatırıma hazır. SKDM kapsamındaki sektörler içinde enerji verimliliğini en fazla odağına alan iki sektörün çimento ve gübre olduğunu görüyoruz. Cam, seramik ve demir-çelik sektörleri de çalışmalarına hız vermiş durumda. SKDM’ye tabi olmayan sektörlerde ise gıda, ilaç, tekstil ve otomotiv ön plana çıkıyor.