Teknoloji büyük bir hızla değişiyor. Gelişen üretim ve imalat sanayiinin, ana sektörü olan makine imalat sektörü, üretim süreçlerinde, artan verimlilik, daha yüksek kalite, düşük maliyet ve daha az atık amaçlanıyor. İmalat sanayindeki sürükleyici rolü kadar tüm sektörlere girdi sağlayıcı ve dönüştürücü yapısı bakımından bir lokomotif olarak görülen makine sektörünü, sektörde yaşanan baş döndürücü dönüşümü Makine İmalat Sanayinin çatı örgütü olan MAKFED Başkanı, Adnan Dalgakıran ile konuştuk.
- Türkiye’de makine sektörünün mevcut durumu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Makine Sektörü dünyada olduğu gibi ülkemizde de KOBİ yoğun bir yapıya sahip. MAKFED’in TÜİK’e dayanarak oluşturduğu verilerine göre 54 bin üzerinde girişim 480 binin üzerinde doğrudan istihdamla makine imal ediyor ve bunların bakım ve servisini sağlıyor.
28 NACE’de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Sicil Belgesine sahip firma sayısı 15 binin üzerinde. Bu firmaların 3 bin kadarı MAKFED derneklerine mensup olup sektör ekonomik hacminin yüzde 80’nini karşılamasına rağmen sektörde geliştirmeye açık bir ölçek sorunundan bahsetmek mümkün.
Sektörümüzün büyüme ivmesi dünya ortalamasının hayli üzerinde ve hatta en önde gelen ülkeler arasında. 2019 yılında dünya genelinde yaşanan ticarette korumacılık ve ticaretteki gerilemeye rağmen makine ihracatı yüzde 15,1 artmıştı. 2020 yılında yaşanan pandemi salgını ile hem küresel mal ticareti hem de Türkiye’nin ihracatı geriledi. Makine ihracatı bu zorlu yılda yüzde 5,6 oranında azaldı. 2023 yılında ise makine ihracatı yüzde 11 artarak 28 milyar doları aştı.
2021 ve 2022 yıllarında küresel ekonomide hızlı bir toparlanma ve büyüme yaşandı. Pandemi sonrası ortaya çıkan yeni koşullar içinde makine ve teçhizat yatırımlarında yüksek büyümeler gerçekleşti. Türkiye’ye yönelik ilave tedarik talebi de pandemi kuvvetlenerek devam ederken bu gelişmelere bağlı olarak makine ihracatında yüksek bir büyüme sağlandı.
Türkiye’nin makine ve teçhizat yatırımları 15 çeyrektir büyüdü. Bu çok iyi bir gelişme ve şüphesiz yurt içi makine talebini tetikliyor. Buna karşın pandemi sonrasında arkasına aldığı sübvansiyonlarla agresifleşen Uzak Doğu politikaları makine ithalatındaki artışın diğer bir temel nedeni. Bu bakımdan özellikle, küresel rekabette ileri gitmiş makine dallarında Uzak Doğu’nun niteliksiz ve dampingli mallarının haksız rekabetinden korunmak için etkin tedbirler alınmasını şart görüyoruz. Ayrıca Yatırım Teşvik Mevzuatının ithalatı kolaylaştırır yönleri hızla gözden geçirilmeli, aksine yerli malını destekler yapıya kavuşturulmalı. Devletin doğrudan veya dolaylı olarak dahil olduğu Kamu İhale Kanunu ve istisnaları yanı sıra kamu özel işbirliği projeleri gibi alımlarda, yerli malını tercih eden uygulamalar etkinleştirilmeli.
- Makine sektörünün yıllar içinde yaşadığı değişim süreçlerinden biraz bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de makine sektöründeki özel sektör yatırımları 90’lı yıllarla hızlandı. 2001 yılında Makine İhracatçılar Birliğini kurduğumuzda makine ihracatı 1,7 milyar dolardayken bugün 30 milyar dolarlara koşuyoruz. Bugün sektörde toplam ihracatın yüzde 40 kadarını yapabilen 120 kadar büyük ölçekli firmamız oluştu. Firmalarımızın dünya arenasındaki yerleri her geçen gün kuvvetlenmesine rağmen küresel rakiplerinin ölçeğine gelmelerinde önlerinde hala yol var. Öte yandan mühendislik kabiliyeti ile özel makine ve sistemleri üretiminde iştigal eden KOBİ yapısındaki firmalarımız da niteliklerini her geçen gün geliştiriyorlar.
- Türkiye makine sektörü küresel ölçekte nasıl rekabet ediyor? Rekabet avantajları ve geliştirilmesi gereken alanları nelerdir?
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı olduğumuz dönemde kurduğumuz Makine Tanıtım Grubunun da önemli katkıları ile artık bugün yurt içinde ve yurt dışında Türk Makinesi kavramı oluştu ve imajını her geçen gün geliştiriyor. Ancak var olan “uzak doğudan kaliteli ve batıdan hesaplı” imajımızdan sıyrılıp gerek ürün gerekse satış sonrası desteği ile müşteri beklentilerini en üst düzeyde karşılayan bir konumda anılmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Genel imalat yapan büyük ölçekli firmalarımızın satış sonrası hizmetleri de kapsayan lojistik alt yapılarını küresel düzeyde geliştirmeleri rekabet güçlerine önemli oranda etki ediyor. Dijital teknolojileri de iyi şekilde kullanarak bu alanda kapasite geliştiren firmalarımızın sayısı artıyor.
Makine imalatında gelişmiş ülkelerin sahip oldukları müşteri finansmanı yapısı eşdeğerindeki uygulamaların ülkemizde yeterli düzeyde olmaması imalatçılarımızın rekabet gücüne olumsuz etki yapıyor.
Oysa makine alanında gelişmiş çoğu ülkede görüldüğü üzere firmalar, iç ve dış pazardaki müşterilerini makine satışında uzun vadeli düşük faizli finansal araçlarla destekleyebiliyor. Bu durum, kalite ve fiyat bakımından avantajlı makineleri imal edebilseler dahi uygun finansal çözümlerin olmaması nedeniyle, imalatçı firmaları pazarda savunmasız kılabiliyor. Dolayısıyla Türk Eximbank’ın makine ihracatında müşteri finansmanı enstrümanları yanı sıra Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ve kamu bankaları için iç pazarda yerli malı makine yatırımlarında cazip kredilendirme unsurları geliştirilmesini önemli görüyoruz.
Türkiye’nin 1995 yılında AB Gümrük Birliği’ne taraf olması, beraberinde AB Teknik Mevzuat Uyumunu da getirdi. Bu durum Avrupa’nın en büyük ticareti partnerimiz olmasına büyük katkı sağladı. Son dönemde biraz hız kesse de Avrupalı firmalarda gerek Türkiye’de gerekse kendi ülkelerindeki ortaklık yapıları sektörümüz açısından önem arz ediyor. Bununla birlikte başta Rusya olmak üzere Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri firmalarımızın rekabet güçleri ile öne çıktıkları yükselen pazarlarımız.
Türkiye Makine Sanayi uluslararası marka imajının, firma ölçek yapısı ve dayanıklılığının güçlendirilmesi çalışmalarımız bağlamında TURQUM MAKİNE KALİTE MARKA ve belgelendirme altyapısını MAİB, Makine İhracatçıları Birliği ile oluşturduk. Uygulamanın etkinleştirilmesi için belgelendirme icra görevini TRTEST Test ve Değerlendirme AŞ’ye (Savunma Sanayi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü, TÜBİTAK, Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı ve STM ortaklığında kurulmuştur) devrettik.
MAİB ve MAKFED, TURQUM Belgelendirmesinin ulusal ve uluslararası ortamda tanınması ve yaygınlaştırılması açısından çalışırken, TURQUM markalı firmaların devlet destek ve teşviklerinden yararlanma düzeyinin artırılması uygulamanın etkinleştirilmesini hızlandıracak.
- Hükümet politikaları ve düzenlemeleri Türkiye’deki makine endüstrisinin gelişmesini nasıl etkiliyor? Önemli bir etkiye sahip olan herhangi bir son politika değişikliği var mı?
Türkiye’de makine ithalatını körükleyen önemli unsurlardan birisi bazı alanlarda yeterli düzeyde ve teknolojide makinelerin üretilemiyor olması. Bu kapsamda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı firmaların teknoloji tabanlı ürün yerlileştirme çalışmalarına büyük katkı sağlıyor.
Bununla birlikte en büyük satın alıcı olan kamu tarafı olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamı mal alımı ve yapım işlerinde, yerli malı makine, ekipmanı ve malzemeleri teşvik edilmekte. Ancak bu uygulamalarının etkinleştirilmesi ve mevzuat düzenlemesinin KİT, BİT, TOKİ, TİKA, DMO ve benzer kuruşları da kapsar şekilde genişletilmesinin, dış ticaret açığını azaltırken sanayiye, dolayısıyla ekonomiye olumlu yansımaları olacak.
- Türkiye’de makine sektöründe faaliyet gösteren firmaların karşılaştığı başlıca zorluklar nelerdir? Öte yandan, bu zorluklar büyüme ve yenilik için hangi fırsatları sunuyor?
Makroekonomik koşullara bağlı olarak finansmana erişim çoğu imalat sektöründe olduğu gibi sektör firmalarımızın sorunların başında geliyor.
Bilgi yoğun ve ürün geliştirme odaklı bir yapı bakımından da insan faktörü sektörümüz için büyük önem arz ediyor. Bu bakımdan mühendis ve teknik personel niteliğinin geliştirilmesi ve erişilebilir kılınması gerekiyor.
- Sektörde benimsenen yenilikçi teknolojilere örnekler verebilir misiniz?
Makine Sanayini etkileyen yatırım eğilimlerini tedarik güvenliği ve yakından tedarik, yeşil dönüşüm ve döngüsel ekonomi, dijitalleşme ve akıllı ve otonom sistemler, güvenli üretim ve hijyen, elektronik ticaret ve enerji dönüşümü temelinde sıralamak mümkün.
Sektörümüzü doğrudan ve dolaylı etkileyen kritik teknoloji alanları ise yapay zekâ, 5G, yarı iletkenler, lityum pilleri, siber güvenlik teknolojileri, otonom araçlar, robotik uygulamalar, servo motor ve sürücüler, sensörler, görüntü işleme ürünleri, hat sistemleri, akıllı fabrikalar ve enerji üretme ve depolamaya yönelik ürün ve alt ürünler olarak önceliklendirebiliriz.
- Sektörde Makine İhtisas OSB’lerin önemi nedir?
Makine Sanayini en önemli varlığı beşeri sermayesidir. Dolayısıyla sektör var olan eko sistem içerisinde gelişebilmektedir. Bu bakımdan sektör ağırlık olarak İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara ve Konya illerinde üslenmiş durumdadır. Sakarya, Düzce ekseni sektörün yeni gelişme alanı iken Gaziantep, Çorum, Adana ve Denizli gibi ilerimizde sektör gelişmekte iken ülke genelinde münferit başarılı firmalar karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan söz konusu illerimizde çoğu OSB’de makine imalat sektörü hakim konumda iken Makine İhtisas OSB’ler de hayatımıza girmiş ve sayıları artmaktadır. Kocaeli Dilovası mevkinde tamamı dolmuş 2 makine ihtisas OSB varken Yalova ve Sakarya’daki makine ihtisas OSB kuruluşları da hızla ilerlemektedir. Yine Bandırma ve Denizli’de ilan olunan makine ihtisas OSB’ler de sektörün gelişimini ivmelendirecektir.
Ülkemizin önemli bir kesişme noktası olan Afyon ekonomisi yükselirken doğal taş ve iş ve inşaat makineleri alanında başarılı makine imalatçılarımız vardır. Bu bağlamda Afyon’da kurulmakta olan 100. Yıl Makine İhtisas ve Karma Organize Sanayi Bölgesi çalışmalarını memnuniyetle karşılarken AFSİAD ve ilgili tarafları kutluyor ve başarılar diliyoruz.