OBEZİTE VE KALP HASTALIĞI
Fakat kalp krizi ile ilgili ilişkilendirilen kesin risk faktörleri var. Bunları ailesel yatkınlık, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, sigara içiciliği ve kolesterol yüksekliği olarak sıralayabiliriz. Bu risk faktörlerinden ailesel yatkınlık dışındakileri ortadan kaldırmak elimizde.
Bizden önceki nesiller gıdaya ulaşmakta bize göre zorluk çekiyordu. Bizler çok daha rahat ulaşabiliyoruz fakat toplum olarak ne yazık ki küçük yaşlardan itibaren sağlıksız beslenme alışkanlığı gelişti. Özellikle; cips, kola, enerji içecekleri ve fast food tarzı hazır yiyecekler çocuklarımızın damaklarını şenlendirirken onları gelecekte potansiyel kalp damar hastası olarak hazırlamakta. Sigara kalp damarlarına ne kadar zarar veriyorsa cipste aynı zararı vermekte. Bunun içinde anne ve babaların çocuklarını sağlıklı beslenme noktasında yol gösterici olması gerekmekte. Yine günümüzde motorlu taşıt kullanımının artmasıyla birlikte artık en kısa mesafelerde bile araç kullanmaktayız. Yani hareketsiz bir yaşam tarzı sürmekteyiz.
Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam da çağımızın hastalığı olarak nitelendirilen obeziteye zemin hazırlamakta. Obezitede yukarıda sıraladığımız risk faktörlerinden kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı ve yüksek tansiyona neden olmaktadır. Yani kalp krizine neden olan 3 büyük risk faktörünün altında obezite yatmakta. Bunun yanında obezite irarda protein atılımını arttırarak böbrek hastağına zemin hazırlamakta. Yine ayrıca kalp ritim bozuklukları oluşabilmektedir. Bu kalp ritim bozukluklarıda kalpte pıhtı oluşumuna neden olmakta ve bu pıhtılarda kalpten beyne atarak felçlere neden olabilmektedir.
Obeziteyi de değerlendirirken beden kitle indeksini kullanmaktayız. Beden kitle indeksi kilomuzun boy uzunluğumuzun karesine bölünmesiyle ortaya çıkan sonuçtur. Burada 40’ın üzerindeki değer hastanede yatırılarak tedavi gerektiren obezitedir. 30-40 arası, obezite olarak adlandırılmakta. 25-30 arası fazla kilolu olarak adlandırılmakta. 20-25 arası değeri normal kilo olarak adlandırmaktayız. O yüzden beden kitle indeksi hedefini 20-25 arasında tutmamız gerekiyor.
Ayrıca santral obezite diye bir kavram var ki bunu da bel çevresini ölçerek değerlendiriyoruz. Kalp damar hastalığı açısından bel çevresi genişliği toplam kiloya göre daha fazla risk taşımaktadır. Bel çevresini, göbek üzerinden mezura yardımıyla diresel bir şekilde ölçebiliriz. Bel çevresinin erkeklerde 102 cm’nin üstü, kadınlarda ise 89 cm’nin üstü değerlerde olması kalp damar tıkanıklığı riskini arttırmaktadır. Obezite ile savaşmanın iki anahtarı var ve bunlarda bizim elimizde. Kolesterolden fakir beslenme ve hareket.
Kolesterolden fakir beslenmede genel olarak yukarda bahsettiğimiz hazır yiyecek – içeceklerden uzak durmak ve yağ/karbonhidrat tüketimini sınırlandırmak önem arz ediyor. Bunun yanında bol miktarda sebze, meyve, tam tahıl ve protein kaynakları içeren bir beslenme düzeni tercih edilmelidir.
Hareket içinse; Avrupa Kardiyoloji Derneği, haftada en az 5 gün ve günde de en az 45 dakika tempolu yürüyüş yapılmasının kalp damar tıkanıklığını önlediğini vurgulamaktadır. Bununla birlikte Kilo verme hedefleri belirlenmeli ve yavaş, istikrarlı bir şekilde kilo verilmelidir. Obezite veya kalp sağlığı konusunda endişelerimiz olduğunda, bir doktora danışmak önem arz etmektedir. Doktorunuzun önerilerini takip etmek, sağlık durumunuzu izlemek ve gerektiğinde tedavi almakta yine aynı şekilde önemlidir.
Bu yüzden dünyada tüm ölümlerin birinci nedeni olan kalp damar hastalıklarının önlenmesi bizim elimizde.
Kalbinizi sevin çünkü içinde sevdikleriniz var.
Sağlıklı günler diliyorum.